Etiket arşivi: büyük padişah

HERKES KENDİSİNE YAKIŞANI YAPARSA…

            Bir kişinin eşeği çamura batmıştı. Bu kaygı ile adamcağız çok müteessir oluyordu. Eşeğin çamura battığı yer kırdı. Yağmurlar yağıyor, seller akıyor, soğuk yeller esiyor, karanlık her yana eteğini sarkıtmış… Eşekçi bu tasa içinde sabaha dek kötü sözler söyledi, lanetler savurdu, şuna buna sövdü. Dilinden ne dost kurtuldu, ne düşman, ne ahali kurtuldu, ne de sultan.

             Adam böyle sövüp saymakta, küfürler savurmakta iken, olacak ya, padişah oradan geçti. Adamın uygunsuz sözlerini işitince ne dinleyebildi, ne de cevap verebildi. Fakat kızdı;

“Eşeğin çamura batmışsa benim suçum ne? Ben batırmadım ya. Benden ne istiyor, bana niçin sövüyor?” dedi. Maiyetindekilerden biri padişaha:

“Padişahım, boynunu vurdurun! Dünyadan nam ve nişanı kalksın.” Dedi.

 

            Büyük padişah düşündü, taşındı, baktı gördü ki adam mihnet içinde bunalmış, eşeği çamura batmıştır. Zavallı adamın haline acıdı. Uygunsuz, yolsuz küfürlerinden kabaran öfkesini yuttu. Tuttu, ona altın verdi, at verdi, kürklü kaftan verdi.

 

            Öfke zamanında merhamet ne güzel şeydir.

            Birisi o ihtiyara:

“Ey akılsız ihtiyar, ölümden nasıl kurtuldun, hayretteyim.” dedi. İhtiyar şöyle cevap verdi:

“Sus, ben 0 sırada dertli idim, kendime malik değildim. Bana yakışan şeyi yaptım. Padişaha gelince, o da kendisine yakışan ihsan ve inamı yaptı.”

(Şeyh Sadi-Bostan’dan)

Kaynak : BEYAZ SIR(Hızır’a ve Huzura Kavuşturan Esmaü’l Hüsna Sayfa 50)

 

***

             Hz.İbrahim bir kimseyi isyan ederken gördü.

           -“Ya Rabbi! Senden utanmayan bu kimseyi helak et” dedi. Cenab-ı Hak onun duasını kabul etti. Bu durum aynen ikinci bir defa devam etti. Üçüncüsünde İbrahim a.s. yine bir kimse için dua ettiğinde, Cenab-ı Hak buyurdu ki:

           -“Ey İbrahim, her günah işleyeni helak edecek olursam yeryüzünde kimse kalmaz, ben cezalarımı ertelerim, ya tövbe ederler affederim, ya da ahirette azap ederim.”

 Kaynak : BEYAZ SIR(Hızır’a ve Huzura Kavuşturan Esmaü’l Hüsna Sayfa 49)

 

***

EL-HALİM

(Suçluların cezasını vermeye gücü yettiği, onlara yumuşak davranıp cezalarını geriye bırakan.)