Kategori arşivi: SADAKA

Şeytan Ne İle Korkutur?

Evveli Rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluş olarak müjdelenen Ramazan-ı Şerifin son on gününe yaklaşıyoruz. İlk günlerdeki Rahmet, mağfiret sağanağı hız kesmeden devam etmekte ve son on gün, kulların Cehennemden kurtulup Cennetlikler defterine kaydolacağı müjdelenmektedir. Bu müjdeye ve bu günlerin büyük feyz ve bereketine kavuşmak isteyenler, Ramazan-ı Şerifin son on günü girdiğinde gevşemek şöyle dursun ibadet, taat, dua ve ilticaya daha çok ağırlık vermekte; kendilerini cehennem ateşinden kurtaracak olan, zekat sadaka-i fıtır ve diğer hayır ve hasenatlarını artırmaktadırlar.

Son on gece Leyali-i Aşera, yani ayet-i kerimede esrarına yemin edilen on mübarek gecelerdendir.
Bu Rahmet iklimi içerisinde, Ramazan-ı Şerifte yaptığımız bütün ibadetlerimizin eksiklerini giderecek, adeta Ramazan-ı Şerifin ve Oruçların Sehiv secdesi sayılan ve 
kısaca fitre dediğimiz Sadaka-i Fıtır’dır.

Fitre; Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı mala sahip bulunan her Müslüman’ın vermesi vâcib olan sadakadır.

Fıtrat yani yaratılış sadakası demektir. 

Hz.Allâh’ın bizleri en güzel varlık olarak yaratmasına mukabil bir teşekkür; Ramazan ayına kavuşma, rahmet-mağfiret ve feyzinden istifâde etme nimetine bir şükürdür.

Nisap miktarı ise zekâtla aynıdır. Ancak zekâtta olduğu gibi malın üreyici olması ve üzerinden bir sene geçme şartı yoktur.

Kişinin bakmakla yükümlü olduğu şahıslara da vâciptir.

Veliler çocuklarının yerine de fitre verirler.

Fitrenin Vâcib olma vakti Ramazan bayramının birinci günü fecrin doğuşundan başlayıp bayram namazından çıkma anına kadardır. Bununla beraber vaktinden evvel de verilebilir. Tabî ki efdal olan, fakir ve yoksulların ihtiyaçlarını bayramdan evvel karşılayabilmeleri için, önceden veya vaktinde vermektir.

Fitrenin miktarı, kişinin kendi yediğinin ortalamasından,bir günlük; yani iki öğünlük yemek bedelidir. Her sene hesaplanıp camilerin girişlerinde ilan edilir.

Ancak, mümkünse o miktarın da üstüne çıkmaya çalışmak akıllıca bir iştir.

Çünkü sene içerisinde vereceğimiz hiçbir sadaka bunun yerini tutmayacaktır.

Rahatsızlığından dolayı oruç tutma imkânı olmayanların vereceği oruç fidyeleri de aynı miktardadır. Fitrenin veriliş yerleri zekat ile aynıdır.

Peygamber Efendimiz(sav) bayram namazını kılmazdan evvel eshâbına sadaka-i fıtır ile emreder ve hutbemin başında okuduğumMuhakkak sadaka-i fıtrını veren kurtuldu” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okurlardı. (A’la 14.)

Ayrıca hadîs-i şeriflerinde de fitre ile alakalı olarak şöyle buyururlardı:  

”Sadaka-i Fıtır, Oruçlu için hatalı ve çirkin sözlerden temizlik, yoksullar için yemektir. Kim onu bayram namazından önce verirse o makbul bir sadakadır,kim de bayram namazından sonra verirse o sadakalardan (herhangi) bir sadakadır.”

“Ramazan orucu, semâ ile arz arasında askıdadır. Oradan yukarı ancak sadaka-i fıtır ile yükselir.”

İnsani bir meziyet olan Sadaka ve iyilik dinimizde daima teşvik edilmiştir.

Ayeti kerimede şöyle buyrulur:

Şeytan, fakirleşirsiniz diye korkutup, size cimriliği, çirkin şeyleri emreder, sadaka verdirmek istemez.Hz.Allah ise kendi lütfundan size mağfiret ve bol nimet vadediyor. Allah’ın ihsanı geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir.”(Bakara 268)

Hadisi şeriflerde ise şöyle buyrulur:

Sadaka vermek malı eksiltmez. Kul başkalarının hatalarını bağışladıkça Allah’da onun şerefini artırır, Kul Allah için tevazu gösterdikçe Allah da onu yükseltir.” (Müslim, Birr 69)

Hastalıklarınızdan sadaka ile kurtulun, Zekat ile mallarınızı koruyun…”

Sadaka belâları defeder, ömrü uzatır, kötü ölüme mani olur.”

”Sadaka vermekte acele edin. Çünkü bela, sadakayı geçemez.” (Beyhaki)

Reklam

Rızkı çoğaltmak için

ÇOK İNFAK EDENİN RIZKI DA ÇOĞALIR: Meşhûr Siyer âlimi Vâkıdî (rah.), Abbâsî Halîfesi Me’mûn’a borçlarının çokluğunu bildiren bir arzuhâl yazdı. 

Halîfe, arzuhâlin üzerine şunları not etti: 

“Sen kendisinde şu iki haslet bulunan bir kimsesin: Cömertlik ve hayâ. Cömertliğin sebebiyle elindeki malı tutmayıp ihtiyaç sahiplerine veriyorsun. Hayâlı olman sebebiyle de -başkalarından istemediğinden dolayı- içinde bulunduğun hâle dûçâr oluyorsun. Sana yüz bin dirhem verilmesini emrettik. Eğer bu miktar murâdına muvâfık ise sen cömertliğini artır. Yok, eğer değilse suçu kendi nefsinde ara. Çünkü sen babam Hârûn-ı Reşîd zamanında Kâdı iken bana şöyle bir hadîs-i şerîf rivâyet etmiştin:

“Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), Zübeyr (r. anh) Hazretlerine buyurdular ki:

“Ey Zübeyr! Rızık anahtarları Arş-ı A’lâ’nın kenarındadır, Allah kullarına rızıklarını infâklarına (hayır ve hasenâtlarına) mütenasip olarak indirir. Kim infâkı çok yaparsa rızkı da ona göre çoğalır. Kim infâkı az yaparsa ona da rızkı azaltılır.” 

Vâkıdî (rahimehullah) diyor ki: Ben bu hadîs-i şerîfi unutmuş idim, bunu hatırlatmasına, bana olan iyiliğinden daha çok hayran oldum. (Rebîu’l-Ebrâr, Zemahşerî) 

Dilenciyi Sevindirmenin Neticesi

Şiddetli bir kıtlık hüküm sürmekte idi. Açlıktan kıvranan halk dilenciliğe başlamak zorunda kalmıştı, işte bu sırada zengin bir adamın bir üvey kızı vardı. Zengin adam bu üvey kızını evinde bir esir gibi çalıştırır ve ona etmedik eziyet bırakmazdı.
Bir gün kızcağız evde ekmek pişirirken eve bir dilenci geldi, kendisinden bir miktar ekmek istedi. Üvey babasından haddinden fazla korkan kız, Allah’tan daha fazla korkuyordu ki; adama iki parça ekmek verdi. Dilenci sevinçle ekmeği alıp giderken kızın babalığı da eve geldi.
Kıza:
-Ekmeği sen mi verdin?, diye sordu.
Kız kendisinin verdiğini söyleyince de, adam kıza öyle eziyetler etti ki, ne yaptı ise tatmin olmayıp elini kesip sokağa attı.
Kızı tanıyanlar, ona bir iki sene baktılarsa da, olacak gibi değildi. Kız millete yük olmaktan bıkmıştı. Çalışacak bir iş de bulamadığından dilenmeye karar verdi. Kendisini tanımayan bir diyara gidip ıkına – sıkına bir evin kapısını çaldı. Evi açan bir erkekti. Kız, gayet mahcup bir vaziyette:
-Allah rızası için bana yardım eder misiniz? dedi. Adam o yaşta dilenen kıza acımıştı. Dikkatli dikkatli kızın yüzüne bakmaya başlayınca kız gerisin geriye döndü. Kız bu zamana kadar nereye gitse, herkes hırsızlık yapmış da eli kesilmiş sanarak bir işi güvenmedikleri gibi iyilik de yapmak istemiyorlardı. Kızcağız o adamı da aynı fikirde sanmıştı. Fakat kız daha kapıdan uzaklaşmadan adam arkasından seslendi. Çaresiz kalan kızcağız ne diyecek diye geri dönmüştü. Adam ona kimsesi olup olmadığını sordu. Kız yaşlı gözlerle kimsesinin olmadığını söyleyince de, adam kıza evlenmek teklif etti. Adam kızın elinin kesik olduğunun farkına varmamıştı. Yaşı kemâle ermiş olan kız hemen evliliği kabul etti.
Düğün merasimi yapıldı, nikâhları kıyıldı, zifaf gecesi beraber yemek yiyorlardı. Adam iyice dikkat ettiğinde anladı ki, kız hep bir eliyle yemek yiyor. Ekmeği de aynı eliyle koparıyor yemeği de aynı eliyle yiyor, kızın sıkıldığından bunu yaptığını sanan adam:
-Neden iki elinle yemiyorsun? diye sordu.
Kız o zamana kadar elinin kesik olduğunu belli etmemişti. Çünkü bıkmıştı el arasında dolaşıp durmaktan. Ne yapacağını şaşırdı. Elinin kesik olduğunu söylese belki de adam hırsızlık yaptığını sanarak evliliği terk edecek, meseleyi anlatsa belki de inandıramıyacaktı. Çok müşkül bir durumda kan – ter içinde kalan kıza Allah tarafından bir ilham geldi:
-«Kesik olan elini çıkar! Korkma, biz senin elini iade ettik» deniyordu. Mütereddid bir halde eline bakan kız hakikaten elinin yerinde olduğunu görünce çok sevindi ve kendisini mahcup olmaktan kurtardığı için Allaha şükürler etti. Evlilikleri mutlu bir şekilde devam ediyordu. Kadın, başından geçen hâdiseyi münasip bir şekilde kocasına anlatıp, o zamana kadar elinin çolak olduğunu ve o anda elinin Allah tarafından iade edildiğini söyleyerek, bunun da bir dilenciye ekmek verdiği için başına geldiğini söyledi. Meseleyi hatırlayan adam:
-Senden o ekmeği alan fakir bendim, fakat Allah’a hamdolsun ki, şimdi o fakirlikten kurtuldum, diyerek o da kendisini tanıttı. İki kader arkadaşı, hayatlarını böyle sürdürürken bir gün yemek yiyecekleri bir sırada kapıları çalındı. Baktılar ki, üstü – başı perişan bir adam kapıya gelmiş bir parça ekmek istiyor. Kız onun kendisinin elini kesen babalığı olduğunu tanıyıp, kocasına da söyledi. Fakat onlar, hiç belli etmediler, ellerinden geldiği kadar ona iyilik ettiler ve mümkün mertebe gönlünü alıp gönderdiler.
İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 9/285-286

***

DİLENCİYİ KİM KONUŞTURUR?

Bir Lokma Sadakaya Bir Lokma ile Mükâfat

Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?

 

 

SADAKANIN KARŞILIĞI

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sahrâda yolculuk yapmakta olan bir adam, yolculuk esnâsında, bir buluttan ‘Falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydu. Bulut hemen bir taşlık yere doğru hareket etti ve suyunu oraya boşalttı. Adam, suyun tamamının derelerden birinde toplandığını gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki, bir adam bahçesinde, elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirip bahçesini suluyor. Ona: 

Ey Allâh’ın kulu! Adın nedir? diye sordu. 

Adam, kendisinin daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi, sonra da: 

Ey Allahın kulu! Adımı neden sordun? dedi. O da: 

Ben şu suyu yağdıran buluttan, senin adını söyleyerek ‘Falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydum da onun için soruyorum. Sen ne yapıyorsun ki bu lütfa mazhar oluyorsun? dedi. Bahçe sahibi: 

Mâdem ki soruyorsun, söyleyeyim: Ben bu bahçemden çıkan mahsûle bakarım; üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk-çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tekrar bahçeme ekerim, dedi.” (Sahîh-i Müslim)

İNSAN ÖMRÜ

İnsanın ömrü, kısa veya uzun olmakla, çok ya az yaşamakla değil, faydalı oluşuyla ölçülür. Allahü Teâlâ’dan gâfil ve nefs ü hevâsına esir olan kişi, çok yaşasa da, vaktini hayra sarf etmediğinden, menfaat azlığı bakımından kısa ömürlüdür. Fazîlet ve kemâlât sahibi, az da yaşasa, vaktini hayırlı iş ve hizmetlerde kullandığından uzun ömürlüdür. “Sadaka belâyı def eder, ömrü artırır” hadîs-i şerîfi buna delildir.Şu halde faydalı ömür, zaman miktarına göre değildir. Çünkü kısa ömürlü biri, uzun ömürlünün elde edemediği binlerce faydalı işlere, sayısız hayır ve iyiliğe muvaffak olur ve ölümünden sonra da nice hayır duâlar kazanmakla, uzun ömürlü sayılır.Kemâl sahipleri insanlığın hangi kısmını tamamlamak için gelirlerse, hayırdan hangi işin ikmâli mukadderse, o vazifenin ikmalinden sonra hakikat âlemine intikal ederler. Çünkü dünyada faydasız durmak, hayvanî hayat sürmek olduğundan abestir.Ezelde kaabiliyet verilen kimse, az yaşasa dahî kaabiliyeti sebebiyle feyze mazhar olur da ömrün kısalığı ona zarar vermez. Ömürleri, geçmiş ümmetlere nispetle kısa olduğu halde, “Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz” (S. Âli Imran 110) nazm-ı celîli hükmünce bu ümmet, ümmetlerin en üstünü olup hiç bir millete nasip olmayan hayırlara kavuşmuştur. (Hikem Şerhi)

***

İlgili Konular

1 –  Sadaka Hakkında Hadis-i Şerifler tıklayınız.

2 – Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu? tıklayınız.

SADAKA ÖMRÜ UZATIR, BELAYI DEFEDER

odunn

Sâlih aleyhisselamın kavminde halka eziyet eden bir adam vardı. İnsanlar:

“Ey Allâh’ın Nebîsi! Şu adamdan kurtulmamız için duâ edin” dediler. Hz. Sâlih:

“Gidiniz, muhakkak isteğiniz olmuştur” buyurdu.

O adam her gün odun toplamaya çıkardı. O gün de yanında iki parça ekmekle odun toplamaya çıktı. Birini yedi, diğerini sadaka olarak verdi. Odununu toplayıp sağ salim geri döndü.

Şikâyet edenler hemen Sâlih aleyhisselâmın yanına geldiler ve:

“Bu adam başına hiçbir şey gelmeden odunuyla sağ salim geldi” dediler.

Hz. Sâlih adamı çağırttı ve:

“Bugün ne yaptın” diye sordu. Adam:

“Yanımda iki parça ekmek alıp odun toplamaya çıktım, birini sadaka verdim, diğerini yedim” deyince;

“Yükünü çöz” buyurdular.

Çözdüğünde odunlar arasına siyah bir yılanı da odun diye aldığını gördü. Sâlih aleyhisselâm:

“İşte şu verdiğin sadaka sebebiyle ölümden; bu yılanın sokmasından kurtuldun” buyurdular. (İmâm Ahmed, Kitâbü’z-Zühd)

Kaynak : http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/9/5.html

Ölümü nasıl geciktirildi?

SADAKA ÖMRÜ UZATIR MI?

SADAKA HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Neler sadakadir ?

Sadaka Hakkında Hikaye

Dünyada Yapılan İyiliklerin Dünyadaki Karşılığı Bire Ondur.

Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?

DİLENCİYİ KİM KONUŞTURUR?

 

……..Bir dilenci dilenirken sesini yükselterek Allah için bana verin diye bağırır, bunu kendi söylemez, senin ona yardım etmen için ve sana halini duyurmak için bunu ona Allah söyletir. Dikkat edecek olursanız o dilenci, Allah’ın adıyla sana iltica etmiş durumdadır. O seni Allan menzilesine indirmiş oluyor. Bundan dolayı senin ona yardım edip vermen ve onu memnun etmen icap eder. İş olarak ve amel olarak bundan daha şerefli ne vardır?…..

 Hz.Hasan Efendimiz şöyle der, verilen sadaka ve yapılan yardım ahiret gününde o fukara tarafından yükümün hafifliğine sebep olur.

 Kaynak Fükuhat-ı Mekkiye(Muhyiddin-i İbn-i Arabi) Sayfa 539-540

 ***

Ölümü nasıl geciktirildi?

Kasabın biri, havarilerden bir cemaatle beraber (olan) İsâ Aleyhisselâm’a uğradı. Isa Aleyhisselâm havarilere:

-“Öğlen vaktinde bu adamın cenazesine hazır olun” dedi.

Öğlen vakti olduğunda adam ölmedi. Cebrail Aleyhisselâm nazil oldu. Isa Aleyhisselâm ona sordu:

-“Sen bu kasabın öleceğini bana haber vermedin mi?”

Cebrail Aleyhisselâm:

-“Evet!” dedi.

-“Ölümü nasıl geciktirildi?” Cebrail aleyhisselâm:

-“Lakin bu kişi. bundan sonra, üç çörek ekmek sadaka verdi ve böylece sadaka verdiği üç çörek sebebiyle ölümden kurtuldu.” buyurdular. [1]

[1] İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 2/714-715.

***

SADAKA ÖMRÜ UZATIR MI?

Büyük Peygamberimiz Hazreti Fahri Alem bir gün mescitte otururken bir genç görmüş ve ona bakmış.O genç gidince yanındakilere demiş ki:

 -Şu genç yarın ölecek, Levh-i mahfuzda(*) öyle gördüm.

Ertesi gün olmuş genç yine görünmüş.Ve bu görünüş uzun zaman devam etmiş. Ashabı kiram şaşırmışlar. Çünkü Fahri Nebi bu genç için ölecek buyurmuştu.Bu nasıl odluda yaşıyor.Sordular:

-Ya Resulü Azam bu genç için dün ölecek buyurmuştunuz. Büyük Peygamber tebessüm etti:

-Evet öyle demiştim. Fakat genç dün evine giderken bir fakire sadaka verdi. Bu fakir ona içten:

-Allah senden razı olsun. Ömrünü uzun etsin!diye dua etti.Allah’ta onun ömrünü uzattı.

-Peki ya Rasülallah bir adamın ömrü nasıl uzar?

-Allah dünyada herkese bir yaşama müddeti vermiştir.Fakat birde o insanın kabir alemi vardır. Bu kabir alemi kıyamete kadar sürer.İşte o gencin kabir alemden Cenabı hak dünya alemindeki ömrüne zam yapmıştır.(Yanı burada Hazreti Nebiyi Zişan buyuruyor ki: İnsanın ömrü yalnız dünyaya mahsus değildir birde alemi berzah 2nci misal)denilen bir yer vardır. Dünya alemiyle alemi berzah bir tutulur.Yani berzah dünya aleminin bir devamıdır. Burada eksik olarak vefat eden müminler alemi berzahta ibadetine devamla tekmil olunurlar)büyük Peygamber sözünü şu hadisi şerifle bitirdi:

”Essadakatü terüddül bela ve tezyidil ömür”(Sadaka belayı defeder ömrü uzatır.)

 Kaynak:Fütühat-ı Mekkiye Muhyiddin-i İbn-i Arabi 604-605

***

 (*) Levh-i mahfuz,olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekandaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir İlâhî muhafaza levhası; İlahi ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır.

****

SADAKA HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER
Neler sadakadir ?
Sadaka Hakkında Hikaye
Dünyada Yapılan İyiliklerin Dünyadaki Karşılığı Bire Ondur.
Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?

MÜMİN ÖLÜMÜN ACISINI NEDEN HİSSETMEZ?

Sessiz çığlık: ÖLÜM

Ecelden kaçarken, eceline koşmak.

Ölüm

Azraille Arkadaş

MEZARLIKTA SEVAP PAYLAŞIMI

Ecel geldiği zaman göz görmez olur.(Süleyman Aleyhisselam ve Hüdhüd Kuşu)

Teslimiyet Nasıl Olmalı?musibetAzrail (A.S.)’ın İki YüzüAzrail (A.S.)'ın İki Yüzü

“Ziyaretçi misin, yoksa canımı almaya mı geldin?”20201209_233010_0000

Reklam 

 

 

 

 

 

HÂLİS NİYET

kum“Bir kimse bir iyilik yapmaya niyetlenir de onu yapamazsa, Allâh kendi nezdinde o kimsenin niyetine karşılık tam bir sevâb yazar. Eğer niyet eder ve o iyiliği yaparsa, o kimsenin iyiliğine karşılık on sevaptan yedi yüz katına kadar sevab yazar.” (Hadîs-i Kudsî, Müttefekun aleyh)

İmam-ı Gazâlî (rh.) İhyâ’da şöyle anlatır: Geçmiş ümmetlerden bir zahit, bir kum yığınının yanından geçer ve kendi kendine:

“Bu kum yığını kadar buğday unum olsa onu derhal fakirlere sadaka verirdim” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, zamanın peygamberine şöyle vahyeder:

“Falan kişiye söyle! Amel defterine o kum yığını kadar un sadaka vermiş gibi sevap yazmayı Allâhü Teâlâ onun için vacip kılmıştır.”

Kaynak : Fazilet Takvimi 29/10/2012

Halis Niyet Hakkında hikaye tıklayınız…

SADAKA ÖMRÜ UZATIR MI?

Büyük Peygamberimiz Hazreti Fahri Alem bir gün mescitte otururken bir genç görmüş ve ona bakmış.O genç gidince yanındakilere demiş ki:

 -Şu genç yarın ölecek, Levh-i mahfuzda(*) öyle gördüm.

Ertesi gün olmuş genç yine görünmüş.Ve bu görünüş uzun zaman devam etmiş. Ashabı kiram şaşırmışlar. Çünkü Fahri Nebi bu genç için ölecek buyurmuştu.Bu nasıl odluda yaşıyor.Sordular:

-Ya Resulü Azam bu genç için dün ölecek buyurmuştunuz. Büyük Peygamber tebessüm etti:

-Evet öyle demiştim. Fakat genç dün evine giderken bir fakire sadaka verdi. Bu fakir ona içten:

-Allah senden razı olsun. Ömrünü uzun etsin!diye dua etti.Allah’ta onun ömrünü uzattı.

-Peki ya Rasülallah bir adamın ömrü nasıl uzar?

-Allah dünyada herkese bir yaşama müddeti vermiştir.Fakat birde o insanın kabir alemi vardır. Bu kabir alemi kıyamete kadar sürer.İşte o gencin kabir alemden Cenabı hak dünya alemindeki ömrüne zam yapmıştır.(Yanı burada Hazreti Nebiyi Zişan buyuruyor ki: İnsanın ömrü yalnız dünyaya mahsus değildir birde alemi berzah 2nci misal)denilen bir yer vardır. Dünya alemiyle alemi berzah bir tutulur.Yani berzah dünya aleminin bir devamıdır.Burada eksik olarak vefat eden müminler alemi berzahta ibadetine devamla tekmil olunurlar)büyük Peygamber sözünü şu hadisi şerifle bitirdi:

”Essadakatü terüddül bela ve tezyidil ömür”(Sadaka belayı defeder ömrü uzatır.)

 Kaynak:Fütühat-ı Mekkiye Muhyiddin-i İbn-i Arabi 604-605

***

 (*) Levh-i mahfuz,olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekandaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir İlâhî muhafaza levhası; İlahi ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır.

SADAKA HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER
Neler sadakadir ?
Sadaka Hakkında Hikaye
Dünyada Yapılan İyiliklerin Dünyadaki Karşılığı Bire Ondur.
Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?
 

 

 

Neler sadakadir ?

 Dalalete düsen inanci ve ameli bozulmus birini irsad etmek ( en büyük ) sadakadir.
 
 Müminlere eziyet veren bir seyi yoldan kaldirmak sadakadir.
 
 Kekeme birinin meramini anlatmasina yardimci olmak sadakadir.
 
 Sadaka niyetiyle okunan tesbih ( sübhanAllah ) , tehlil ( La ilahe illAllah ), ve tekbir ( Allahu Ekber )icinde sadaka  sevabi yazilir.
 
 Harama düsmemek icin hanimiyla beraber olmak sadakadir.
 
 Hayvanina bir sey yüklemek veya indirmek isteyen birine yardim etmen sadakadir.
 
 Güzel bir söz sadakadir.
 
 Bir müslümanin kardesinin yüzüne tebessüm etmesi sadakadir.
 
 Namaz icin atilan her adim sadakadir.
 
 Kisinin kendisi ve ailesi icin yaptigi harcama sadakadir.
 
 Peygamber Efendimiz S.A.V. ” Müslüman bir kimse, sevabini Allahtan ümid ederek ailesine harcamada bulunursa, bu  onun icin sadaka olur.” buyurmustur.
 
 Misafirine ve onun binegine yapmis oldugu harcamalari da sadakadir.
 
 Bir agac dikse veya ekin ekse ondan insanlar ve diger canlilar yeseler, o kimse icin sadaka olur.
 
 Su kanali acmak veya insanlarin su icebilmeleeri icin bir kuyu kazdirmak veya bir cesme yaptirmak sadakadir.
 
 Menfaat veren bir ilim ögretmek de sadakadir.
 
 Mescid bina etmek. Mushaf ( Kurani kerim ) vakfetmek, vefatindan sonra kendisi icin istifar edecek bir evlat birakmak sadakadir.
 
 Müslümanlar icin istigfar etmek  ( Allahtan aflarini istemek ) sadakadir.
 
 Peygamber efendimize  S.A.V. salevat okumak sadakadir.
 
 Iki kisi arasinda adaletle hükm etmek sadakadir.
 
 Iki kisinin arasini islah etmek düzeltmek sadakadir.
 
 Peygamber efendimiz S.A.V. ” Sadakanin en faziletlisi iki kisinin arasini islah etmek baristirmaktir ” buyurmuslardir.
 
 Bunlari ibadet niyetiyle yaparsa ibadet olur, bu niyetle yapmazsa ibadet olmaz.
 
Kaynak : 17 Mart 2009 Fazilet Takvimi

Ölümü nasıl geciktirildi?

SADAKA ÖMRÜ UZATIR MI?

SADAKA HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Sadaka Hakkında Hikaye

Dünyada Yapılan İyiliklerin Dünyadaki Karşılığı Bire Ondur.

Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?

Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?

narFatıma(Radıyallahü anha) iştahsız olmuştu. Hazreti Ali(Radıyallahü anh) Hazreti Fatıma(Radıyallahü anha)’nın hanei şeriflerine teşrif  edip:

            “Ya Fatıma! Dünya tatlılarından gönlün ne istiyor?” diye sordu. Hazreti Fatıma(Radıyallahü anha):

            “Ya Ali, nar istiyorum” buyurdu. Hazreti Ali Efendimizin yanında hiç para yoktu. Uzun uznun düşündü. Sonra kalkıp çarşıya gitti. Biraz borç para aldı ve onunla bir nar satı aldı. Eve giderken yol kenarına bırakılmış bir ihtiyar hasta gördü. Hazreti Ali Efendimiz o ihtiyara yaklaşıp:

            “Gönlün ne istiyor?”  diye sual buyurdu. O da:

            “Ya Ali! Beş gündür buraya atılmış duruyorum. İnsanlar geçip giderler. Kimse bana iltifat etmez. Benim canım nar istiyor.” Dedi. Hazreti Ali Efendimiz düşündü.

            “Eğer bu elimdeki narı bu ihtiyara verirsem, Fatıma narsız kalacak. Eğer buna vermezsem Cenabı Hakk’ın ayeti celilesine “Ve dilenciye gelince (onu) azarlama” (Duha 93.10) ve Resulüllah Efendimizin(Laa teruddüsseeile velev kene ale fersin) emirlerine muhalefet etmiş olurum” diye düşündü ve narı ihtiyara verdi. İhtiyar şifa buldu. Hazreti Fatıma validemiz de evde şifa buldu. Hazreti Ali Efendimiz Fatıma(Radıyallahü anha)’dan haya ederek hanei saadetine geldi. Hazreti Fatıma, Hazreti Ali Efendimizi görünce O’nu ayakta karşıladı. Narın hadisesini öğrenince:

            “Ya Ali! Sen üzülme; Allahü Teala’nın izzet ve celaline yemin ederim ki sen o ihtiyara o narı verdiğinde gönlümde, nara karşı olan iştah gitti” dedi. Hazreti Ali(Radıyallahü anh) O’nun bu sözleri ile ferahladı. O anda bir kimse gelip Hazreti Fatıma’nın kapısını çaldı. Hazreti Ali Efendimiz:

             “Kimsin?” diye sual buyurduklarında:

             “Aç kapıyı ben Selman-ı Farisi’yim” diye ses geldi. Hz. Ali(Radıyallahü anh)  kalkıp kapıyı açtı ve Selman (ra) içeri girdi. Elinde üzeri mendille örtülü bir tabak vardı. O tabağı Hz. Ali’nin(Radıyallahü anh)  önüne koydu. Hz. Ali Efendimiz:

             “Bunu kim gönderdi?” Dedi. Hz. Selman:

             “Bunu Allah Teâlâ Hazretleri Resûllah’a gönderdi. Nebi Aleyhisselam  da zatı şerifinize gönderdi” buyurdu. Hz. Ali Efendimiz tabağın örtüsünü açtı. Baktı ki, tabakta dokuz tane nar var. İmam-ı Ali buyurdular ki:

               “Yâ Selman! Bu getirdiğin bana olsa on olurdu. Çünkü Hakk Teâlâ: “Kim bir iyilik ile gelirse onun için on misli vardır” (En’am 6, 160) buyuruyor. Bu ise ona uymuyor. Buyurdular. Selman (r.a) tebessüm ederek, sakladığı bir narı da çıkarıp tabağa koydu. Ve:

             “Yâ Ali! Allah’a yemin ederim ki bu narlar on idi. Fakat ben seni tecrübe için bir tanesini saklamıştım” buyurdu. (Ka’bül Ahbar’dan rivayet olunmuştur-Mekasıdu-t-ı Talibiyn, sayfa.300)

***

RESÛLULLÂH’IN CİĞERPÂRESİ: HAZRET-İ FÂTIMA

“(Kızım) Fâtıma, iffet ve namusunu muhafaza etmiştir. Allâhü Teâlâ iffet ve namusunu muhafaza etmesi sebebiyle kendisini ve zürriyetini cennete koyar.”   (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr)

Peygamber Efendimiz’in  (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve en sevgilileri olup annesi Hz. Hadîce (r.anhâ) validemizdir.

Hz. Fâtıma, nûrânî yüzlü olup mübarek yüzü ay gibi parladığından kendisine “Zehrâ”  denilmiştir.

Hz. Âişe (r.anhâ), “Ben karanlık gecede Hz. Fâtımanın yüzünün aydınlığı ile iğneye iplik geçirirdim.” demişlerdir.

Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Bir vakit namazını bile geçirmemiştir.

Lakaplarından biri de Betül’dür. Kesilmek manâsında olan bu kelime, onun dünyadan kesilip daima hakka yöneldiğine işarettir.

Hazret-i Fâtıma’ya, torunu ve Hazret-i Hüseyin’in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Ali (k.v.) ile hicretin ikinci senesinde Zilhicce ayında evlendiler.

Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlardan üçü erkek, ikisi kızdır.

Kızları Ümmü Gülsüm ve Zeyneb’tir.

Erkek olanlar ise Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Muhsin’dir. Muhsin henüz çocuk yaşta vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) nesli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Fâtıma’nın güldüğü görülmemiştir.

Hz. Ümmü Seleme anlattı: Hz. Fâtıma ölüm hastalığına tutulduğu bir gün gusledip yeni elbiselerini giyindi, sağ elini yanağı altına koyup kıbleye dönerek sağ yanı üzerine yattı. Sonra Hakk’ın rahmetine kavuştular. Radıyallâhu Teâlâ anhâ.

Kaynak : http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/5/26.html

Ölümü nasıl geciktirildi?

SADAKA ÖMRÜ UZATIR MI?

SADAKA HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Neler sadakadir ?

Sadaka Hakkında Hikaye

Dünyada Yapılan İyiliklerin Dünyadaki Karşılığı Bire Ondur.

Çarşıdan Alınan Bir Nar, Evde Nasıl On Tane Oldu?