Etiket arşivi: SEHER VAKTİ

Gece İbadeti ve Seher Vakitlerini Değerlendirmek

Gece ibadetlerinin dini ve dünyevi hayatımızda çok mühim bir yeri vardır.

Gece ibadeti deyince, Farz namazlara ve ibadetlere ilave olarak gecenin seher vaktinde uykudan kalkıp, Allah rızası için namaz kılmak dua etmek, tevbe, istiğfar,zikir ve tesbihle meşgul olmak gibi güzelliklerin hepsini içine alır.

Bunlar ebedi hayatımızı kazanmamızda çok mühim olduğu gibi dünyalık işlerimizde de gece yapılan dua ve ilticalar çok tesirlidir.

Kur’an-ı Kerimin pek çok ayetinde seher vaktinde istiğfar edenlerden övgü ile bahsedilirGece ibadetlerinde akla ilk gelen ise teheccüt namazıdır.

Teheccüt namazı, gece uykudan kalkıp, Allah rızası için kılınan nafile bir namazdır. En azı iki rekattır. İkişerli olarak 12 rekata kadar kılınabilir.

Tavsiye edilen ise altı rekâttır.  Vakti, gündüzün öğle vakti hangi saatte giriyorsa gece ona tekabül eden vakittir. Onun için hasbelkader gece geç saatte uyanık kalmış olanlar hiç değilse iki rekât olsun bu namazdan kılabilirler. Bu da çok faziletlidir.

Ama esas olan, seher vakti insanlar uykuda iken Allah için kalkıp bu namazı kılabilmektir. İsra Suresinde şöyle buyrulur:

Ey Habibim, (Beş vakit namaza ilaveten) Gecenin bir kısmında da kalk;

sana mahsus bir nafile olmak üzere, Kur’ân ile teheccüd namazı kıl,

Umulur ki Rabbin seni  Makam-ı Mahmud’a  ulaştıracaktır.(İsra79)                                                                                                                     

Ayeti kerimede Resululah(sas)e beş vakit namaza ilave olarak teheccüt namazı da emredilmiş; karşılığında da cennetin en büyük makamı olan Makam-ı Mahmut va’dedilmiştir. Makâm-ı Mahmud; en büyük şefaat makamıdır. Peygamber Efendimiz(sas)in Cennetteki hususi makamıdır.

Bu makam için Ona teheccüt namazı emredilince; “Makamı Mahmud’a teheccüt namazı ile çıkılacağı anlaşılmaktadır.”

Onun için Cennette O’na yakın olmak isteyenler, bu namaza hep ağırlık verirler, seher vaktindeki muazzam tecelliyattan nasiplerini almak isterler.

Gecenin en kıymetli vakti ise son üçte biridir. İmsak kesilmeden önceki zaman dilimidir. İmsak tam olarak kesildiğinde ise artık sabah namazının vakti girmiştir,sabah namazının sünneti hariç herhangi bir nafile kılmak mekruh olur.

Secde suresinin 16. ve 17. ayeti kerimelerinde mealen şöyle buyrulur;

“(Bizim âyetlerimize iman edenler öyle kimselerdir ki)

Onların vücutları (gece teheccüt namazı kılıp ibadet etmek için,) yataklarından uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah yolunda) hayra sarf ederler.

Onların dünyada yaptıkları bu fedakârlıklara karşılık; kendilerini mutlu edecek, gözlerini aydın kılacak, gönüllerini ferahlatacak, Allah katında ne gibi mükâfatların, ne büyük nimetlerin saklandığını hiç kimse bilemez.”

Görülüyor ki; Gece tatlı uykumuzdan, yine uyku gibi tatlı gelen paramızdan ve dünyalıklarımızdan küçük bir fedakârlık yapmak, bizlere ne muazzam kazançlar sağlıyor. Üstelik bizim fedakârlıklarımız basit ve geçici; Rabbimizin ikramları ise çok büyük ve ebedidir.

Bilal-i Habeşi Hz. nin Rivayet ettiği Hadis-i Şerifte şöyle buyrulur:

“(Ey ümmet ve ashabım)Size geceleyin kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan sâlihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık (vesilesi) dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere keffârettir ve bedenden hastalığı kovucudur.” (Tirmizî)

Mevsim itibarı ile uzun geceleri yaşamaktayız. İmsak kesilip sabah namaz vakti girmesi, bu günlerde 06.30’ları buluyor.

Vakitlice kalkıp, elimizi çabuk tutup teheccüd namazı, istiğfar, dua gibi vazifelerle daha çok meşgul olup, ayeti kerimelerdeki muazzam müjdelere kavuşabiliriz. Bu fırsatları heba etmeyelim.

Seher vakti Mevla’mızın huzuruna kabul ettiği, gözyaşı döken; sayısız nimet ve ihsanlara gark olan nasipli kullardan olmak için gayret ve dua edelim.       

Yaratılışımızın gayesi Yüce Mevla’mıza kulluk etmektir. Bu şuurda olan insanlar, zamanları, mekanları, hadiseleri hep o gözle görür ve öyle değerlendirir.

İçerisinde bulunduğumuz kış mevsimi bazılarımız için belki, soğuk ve zorlukları ile akla gelebilir. Ancak bu günler aynı zamanda gündüzleri en kısa ve geceleri de en uzun olması sebebi ile ibadete elverişli günlerdir. Bu günleri ve gecelerini iyi değerlendirmek, hepimiz için, dünya ve ahiret saadetimizi kazanma adına çok mühimdir. Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur:

Kış müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, onda oruç tutar, geceleri de uzundur, onda bol bol İbadet eder.”

Kur’an-ı Kerimin pek çok ayetinde seher  vaktinde istiğfar edenlerden övgü ile bahsedilir. Al-i İmran suresinde Mevla’mız şöyle buyurur:                               

….. Takva sahipleri için Rablerinin katında, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır,  onlar orada ebedi kalıcıdırlar ve onlar için tertemiz eşler ve hem de Allah’ın rızası vardır. Allah, o kullarını görmektedir.                                                                                                                   – “Onlar derler ki, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman ettik, artık günahlarımızı mağfiret et ve bizi cehennem azabından koru!”                                   

-Onlar, sabredicidirler, doğruluktan şaşmazlar, kulluk ve duaya devam ederler, Allah yolunda mallarını infak ederler ve seher vakitlerinde (namaz kılıp) istiğfar ederler.” (Al-i İmran suresi Ayet 15,16,17)

Bu ayet-i Kerimelerde ebedi kurtuluşa, Allah’ın rızasına ve Cennetine kavuşan müminlerin güzel vasıfları beyan ediliyor. Bunlar; İman etmek,  Allah’tan korkup günahlardan sakınmak, ibadette, haramlar karşısında ve sıkıntılarda sabırlı olmak, dürüstlük, Cenab-ı Hakk’ın divanına durup yalvarmak, Allah yolunda infakta bulunmak, yani cömertlik… Ve bütün bu hasletlerin yanında onları tamamlayan bir güzellik olarak da seher vakitlerinde ibadet ve istiğfar etmek.

Demek ki Seher vakitlerini değerlendirmek, müminin Allah katındaki derecesini artıran manevi güzellikler içerisinde mühim bir yer işgal etmektedir.

Bundan mahrum kalmak İmanın, İslam’ın kemalatından ve bu vakitteki pek çok ilahi ikramlardan da mahrum kalmaktır.

Zariyat suresinde ise şöyle buyrulur:

“Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce (yani dünyada iken)iyilik yapıyorlardı.

Onlar geceleyin az uyurlardı Ve seher vakitlerinde istiğfara devam ederlerdi.

Ve Mallarından isteyenlerin ve yoksulların hakkını ayırırlardı.(Zâriyât,15-19)

Dikkat edilirse her iki sure-i Celile de Cennet ehli olmak ile gece ibadet ve istiğfar etmek  ve bir de ikram ve infak; yani cömertlik hep birbirine yakın ve Cennetin en kolay yollarından biri olarak gösterilmiştir.

Cennet için bu ikisi birbirinden ayrılmamıştır.

Demek ki gece ibadeti, güzel ahlaklar içerisinde en sevimlisi olan cömertlik duygusunu da geliştirmekte ve cennet yollarını açmaktadır.

Nitekim bir hadisi şerifte şöyle buyrulur:

 “Selamı yayın, akrabayı gözetin, insanlara ikram edip yemek yedirin, gece insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılın ki Selametle Allah’ın Cennetine girin.”

Efendimiz (sas) gece ibadetlerine o kadar ağırlık verirdi ki namaz kılmaktan adeta ayakları şişer, ümmetine dua ve ilticalarda bulunur, ”Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.”(Müslim) buyurarak bizleri de teşvik ederlerdi.

Peygamberler başta olmak üzere bütün Allah dostları da gece ibadetlerine ağırlık vermiş, O saatte Cenab-ı Hakk’la baş başa kalmanın, gözyaşı dökmenin manevi hazzını doya doya yaşamışlardır.

 Sadece manevi hususlar değil, maddi meselelerini, dünyevi sıkıntılarını ve hacetlerini bile gece ibadeti, dua ve iltica ile Cenabı Hakka arz etmişlerdir.

Nitekim, bir İslâm büyüğü de:

“Evlatlarım hacet namazı deyip geçmeyin, biz bir çok hacetimizi hacet namazları ile hallettik.” buyurmuşlardır.

Gece ibadeti ile ilgili olarak da “İcabet (yani duaların reddedilmediği) saat üçtür: Ramazan-ı şerifte iftar vakti,her hafta Cuma gününde bir saat ve her gecenin  seher vaktinde bir an. Ramazan-ı Şerif senede bir defa gelir, onun için bir sene beklersin. Cuma günü haftada birdir. Onun için de bir hafta beklersin. Ama seher vakti her gecede vardır. Bundan mahrum kalmamalı.” buyurmuşlardır.

Bizler de Yüce Mevla’mızın, seher vakti huzuruna kabul buyurup in’am ve ihsanlarda bulunduğu, nuru ile tecelli ettiği nasipli kullarından olmak için gayret edelim, dua edelim.

Reklam

Reklam

İNSANIN KENDİNE VERECEĞİ EN DEĞERLİ HEDİYE

ERKEN KALKMAK                                               

Her gecenin sonunda çiğ damlalarıyla süslenmiş, güllerın handan olduğu, lisanınca zikreden bülbüllerin nalan olduğu, idrak ehlinin şâdan olduğu hususi bir vakit vardır.

Güneşin batışıyla imsak vakti arasındaki zamanın son altıda birine denk düşen bu vakit, seher vaktidir. Gecenin nihayeti; sabahın bidayetidir. O vakitte sükûnet, yerini harekete bırakır. Rızıkların taksim vaktidir; âgah olanlar o demden bereket alır.
Kur’ân-ı Kerîm’de, “Örtüğü zaman geceye, açıldığı zaman gündüze…”(Leyl Sûresi, âyet-i kerime 1-2) buyurulmuş; gece istirahat, gündüz çalışma vakti olarak tayin edilmiştir. Erken kalkmak, seher vakti ayakta olmak; tüm yaratılmışlarla beraber uyanmaktır. Erken kalkmak, nefes alan sabahı yakalamaktır. Mutlak bir gece sessizliğinden sonra, kâinatın yeniden canlanışını seyretmek, kuşların cıvıltısıyla tefekküre fırsat bulmaktır.

Yatma seherde/Düşersin derde
Seher vakti, insan bedeninde fizyolojik bir uyanma gerçekleşir. O saatlerde bütün organları ve sistemleri faaliyete geçiren hayati hormonlar üretilir. Bu olaylar “biyo-ritm” adını verdiğimiz biyolojik saat tarafından denetlenir. Hazreti Allah’ın bedenimize yerleştirdiği bu “biyolojik saat”, beynimizde orta alt bölgede bulunan ve yirmi bin sinir hücresinden oluşan bir merkez tarafından yönetilir. Bu vakitte uyursak; uyku süresince organlar yavaşladığından hormonlar yeteri kadar üretilemez. Bu hale devam etmek hormon dengesizliğine, hastalıklara ve ruhsal bozulmalara yol açar. Büyüklerin “Yatma seherde/Düşersin derde!” demelerinde nice hikmetler vardır.

Ömürden nasıl tasarruf edilir?
San Diego Üniversitesi araştırmacılarına göre,
yetişkin bir insan için günde beş saat uyku yeterlidir. Saat 22.00-04.00 arası, uyku için en ideal zaman dilimidir. Bağışıklık sisteminin verimli çalışmasında önemli bir rolü bulunan melatonin hormonu, bu zaman diliminde salgılanır. Ozellikle gece 02.0004.00 saatleri arasında bu hormon, kandaki en üst düzeyine çıkar. Aydınlanmanın başladığı seher vaktinde salgısı düşer ve vücudun uyanması kolaylaşır. Gecenin verimsiz sohbetlerini terk edip uykuya kananlar, sabahın bu nurlu, bereketli vaktin kavuşurlar. “Çok uyuyan gözden sana sığınırım ey Allah’ım!” diyenler, “Az konuş, az ye, az uyu!..” (Tirmizî, Zühd 47) emrini kendilerine şiar edinirler, insana verilmiş en kıymetli sermayenin ömür olduğunu bilirler ve bu sermayeyi uykuda geçirmek istemezler.
Günde sekiz saat uyuyan bir insan, ömrünün üçte birini, altmış yıl yaşayan bir insan, yirmi yılını uykuda geçirmiş olur. Günde dört saat uyuma alışkanlığı edinilse, ömürden on yıl tasarruf edilebilir. On yıla, hedeflediğimiz birçok şey sığabilir.
Her değişiklik küçük adımlarla başlar Hedeflerimize ulaşmanın, hayallerimizi gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. Sabah, alarmımız çalınca iki seçeneğimiz var; ya tekrar yatıp rüya görmeye devam edeceğiz ya da uyanıp düşlediğimiz güzelliklerin peşinden gideceğiz. O esnada konfora yenik düşmek, hedeflerimiz karşısında yenik düşmektir. Er kalkan işine, geç kalkan düşüne, demişler.
Tarihte adını başarılarıyla andığımız insanların hepsi uyku vakitlerini kısa tutmuşlar ve seher vakti güne başlamışlardır. Çünkü bir ömrü değerli kılmanın ilk adımı, bir günü değerli kılmaktır. Sekiz yıllık kısacık saltanat hayatına nice fetihler sığdıran ve “Ebuzzafer” namıyla anılan Yavuz Sultan Selim Han’ın, daha şehzadelik döneminde uykusunu üç saate indirdiğini, günde beş saatini okumaya ayırdığını, tarih kitapları yazmıştır. “Cenâb-ı Hak, uykularımızı alsa da sabahlara kadar ders okusak…” sözü, gayreti diniyye açısından rehber bir sözdür.
Biz, padişahlar, âlimler ve Allah dostları kadar uyku fedakârlığı yapamayabiliriz. Ancak onların ayak izlerini takip edebiliriz. Fakat unutmayalım ki beşeriyette müsaviyiz. Bugünden itibaren fıtratımıza uygun bir düzende uyumaya ve her seher vaktini idrak etmeye niyet edebiliriz. Her değişiklik, küçük adımlarla başlar. Küçük ve sağlam adımlarla kalıcı bir erken kalkma alışkanlığı edinebiiıriz. Dr. Maxwell Maltz’e göre yeni bir alışkanlık edinmek için yirmi bir gün tekrar etmek şarttır. Güncel bir araştırmaya göre ise edinilecek alışkanlık fıtratına göre bu süre değişkenlik gösterebilir. Kırk günden edindiğimiz davranışı olgunlaştırırız, altmış altı günden sonra düşünmeden yapay hale geliriz.

Müslüman saati
Sebat edin ki; sabahın nuruyla ömrünüz aydın olsun. Böyle yaşamaya alışırsanız, ezanî saatin yerini alan yeni saatten hayıflanan Ahmet Haşim’in “Müslüman Saati” yazısında ifade ettiği gibi, fecrin bereketini yalnız kümeslerdeki horozlara bırakmamış olursunuz.
Ahmet Haşim’e kulak verelim. “Yeni saat, Müslüman akşamının mahzun ve muşaşa (gösterişli) dakikasını dağıttığı gibi, yirmi dört saatlik yabancı “gün”un getirdiği maişet şekli de bizi fecr âleminden mehcur bıraktı (ayrı düşürdü). Artık geç uyanıyoruz, fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık. Hâlbuki fecir saati, Müslüman için rüyasız bir uykunun nihayeti; yıkanma, ibadet, neşe ve ümidin başlangıcıdır. Muslüman yüzü; kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir.”
Öyleyse bu kıymetli vakitte uyanık olun. Uyanık olduğunuz her vakit de hayırla meşgul olun. İnsanlarda infial uyandırmayın, kuşku uyandırmayın, nefret uyandırmayın. Ulaşabildiğiniz herkesi gaflet uykusundan uyandırın, ilme karşı merak uyandırın. Kendiniz âgah olduğunuz gibi, hane halkınızı da sabahın erken vakti uyandırın. Aş da sabahın, iş de sabahın.
Unutmayın!
***

ERKEN KALKMAYI HAYATINIZA
KALICI OLARAK YERLEŞTİRMEK
İÇİN ŞU 6 MADDEYİ
UYGULAYABİLİRSİNİZ:
1- Uğrunda çaba sarf ettiğiniz bir hedefiniz, yani uyanmak için bir sebebiniz olsun. Uğrunda sabahları yatağınızdan fırlayacağınız bir davanız olursa; çalar saate bile ihtiyaç duymazsınız.
2- Yeterli gece uykusu uyuyun, sabah kalktığınızda daha dinç olursunuz.
3- Uyumadan dört saat önce yemeyi, bir saat önce sıvı alımını kesin.
Özellikle kafein almayın; daha kaliteli ve kesintisiz bir uyku uyursunuz.
4- Uyku vaktinize iki saat kala, teknolojik cihazlardan çıkan radyasyona maruz kalmayın. Kitap okuyabilirsiniz; uykuya rahat dalarsınız.
5- Hareketli bir yaşamınız olsun. Hafif bir vücutla yataktan daha kolay ayrılırsınız.
6- Alışkın olduğunuz uyku süresini yavaş yavaş azaltın. Kırk gün boyunca zorlansanız da sebat edin. Bazı güzel alışkanlıkları edinmek için kırk fırın ekmek yemek gerekir; kırk sayısında hikmet vardır, bilirsiniz.

Emine ÇETİNKAYA – İnsan ve Hayat Dergisi Ocak 2022 Sayfa 14

SEHER VAKİTLERİNİ DEĞERLENDİRMEK

       dua. Gece ibadeti deyince, farz namazlara ve ibadetlere ilave olarak gecenin seher vaktinde uykudan kalkıp, Allah rızası için namaz kılmak, dua etmek, günahlarından istiğfar etmek, zikirle tesbihle meşgul olmak gibi güzelliklerin hepsini içine alır. Bunlar ebedi hayatımızı kazanmamızda çok mühim olduğu gibi dünyevi  işlerimizde bile gece yapılan dua ve ilticalar çok tesirlidir.

        Kur’an-ı Kerimin pek çok ayetinde seher vaktinde istiğfar edenlerden övgü ile bahsedilir.  Al-i İmran suresi 16. ve 17.ayeti kerimelerde şöyle buyrulur:                              

 “Onlar (Allahın rızasına ve Cennetine kavuşan takva sahipleri) şöyle söylerler: “Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman ettik, artık günahlarımızı mağfiret et ve bizi cehennem azabından koru!

Onlar sabırlı kimselerdir, doğruluktan şaşmazlar-sadıktırlar, huzurunda boyun büküp yalvarırlar, Allah yolunda mallarından infak ederler ve seher vakitlerinde(namaz kılıp)istiğfar ederler.”

Bu Ayet-i Kerime’lerde ebedi kurtuluşa kavuşan İman ve Takva sahiplerinin bazı güzel vasıfları beyan ediliyor. Bunlar;

 İbadette, haramlar karşısında ve sıkıntılarda sabırlı olmak, dürüstlük ve sadakat, Cenab-ı Hakk’ın divanına durup yalvarmak, Allah yolunda infakta bulunmak, yani cömertlik…Ve bütün bu hasletlerin yanında onları tamamlayan bir güzellik olarak da seher vakitlerinde ibadet ve istiğfara devam etmek.

Demek ki Seher vakitlerini değerlendirmek, müminin Allah katındaki derecesini artıran manevi güzellikler içerisinde mühim bir yer işgal etmektedir.

Bundan mahrum kalmak İmanın, İslam’ın kemalatından ve bu vakitteki pek çok ilahi ikramlardan da mahrum kalmaktır.  Zariyat suresinde ise şöyle buyrulur:

“Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce (yani dünyada iken) iyilik yapıyorlardı. Onlar geceleyin pek az uyurlardı.Ve seher vakitlerinde istiğfara devam ederlerdi.Ve Mallarından isteyenlerin ve yoksulların hakkını ayırırlardı.”(Zâriyât,15-19) Dikkat edilirse her iki ayet-i celile’de Cennet ehli olmak ile gece ibadet ve istiğfar etmek  ve bir de ikram ve infak; yani cömertlik hep birbirine yakın ve Cennetin en kolay yollarından biri olarak gösterilmiştir. Birbirinden ayrılmamıştır.

Demek ki gece ibadeti, güzel ahlaklar içerisinde en sevimlisi olan cömertlik duygusunu da geliştirmekte ve cennet yollarını açmaktadır.

Nitekim bir hadisi şerifte de şöyle buyrulur:

“Selamı yayın, insanlara ikram edip yemek yedirin, gece insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılın ki Selametle Allahın Cennetine girin.”

Seher vaktindeki muazzam tecelliyatı Sevgili Peygamberimiz (sas)şöyle anlatmaktadır:

 Allah Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kalınca dünya semasına tecelli eder ve şöyle buyurur: Mülkün sahibi benim! Kim ki bana  duâ ederse, ona cevap veririm.Kim ki benden isterse ona veririm. Kim ki bana istiğfar ederse onu bağışlarım. Tan yeri ağarıncaya kadar bu böylece devam eder.” (Tirmizî, Namaz, 326)

Efendimiz (sas) gece ibadetlerine o kadar ağırlık verirdi ki namaz kılmaktan adeta ayakları şişer, ümmetine dua ve ilticalarda bulunur, bizleri de teşvik ederlerdi.,

Hadis-i Şerifte ;”Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.”(Müslim) buyrulmaktadır.

Peygamberler başta olmak üzere bütün Allah dostları gece ibadetlerine ağırlık vermiş, O saatte Cenab-ı Hakla baş başa kalmanın, gözyaşı dökmenin manevi hazzını doya doya yaşamışlardır.

Sadece manevi hususlar değil, maddi meselelerini, dünyevi sıkıntılarını ve hacetlerini bile gece ibadeti, dua ve iltica ile Cenabı hakka arz etmişlerdir.

Nitekim, Silsile-i Saadattan bir zat bu hususta talebelerini teşvik ederek; “Evlatlarım hacet namazı deyip geçmeyin,biz bir çok hacetimizi hacet namazları ile hallettik.”buyurmuşlardır…Gece ibadeti ile alakalı olarak da;

“İcabet (yani duaların reddedilmediği) saat üçtür: Ramazan-ı şerifte iftar vakti, her hafta Cuma gününde bir saat ve her gecenin seher vaktinde bir an. Ramazanı şerif senede bir defa gelir, onun için bir sene beklersin.

 Cuma günü haftada birdir. Onun için de bir hafta beklersin.

 Ama seher vakti her gecede vardır. Bundan mahrum kalmamalı.buyurmuşlardır.

İmsak’ten önce elimizi çabuk tutup teheccüt namazı, istiğfar, dua gibi vazifelerle daha çok meşgul olup, ayeti kerimelerdeki muazzam müjdelere kavuşabiliriz.Bu fırsatı heba etmeyelim. Seher vakti Mevla’mızın huzurunda boyun büken, gözyaşı döken; sayısız in’am ve ihsanlara gark olan nasipli kullardan olmak için gayret edelim, dua edelim.            

 

SEHER VAKTİ

DUA11

Ne hoş tatlı Hû yâdı, seher vakti olanda
Baldan tatlı Hû adı, seher vakti olanda
Seher vakti kalkanlar, canın fedâ kılanlar
Aşk oduna yananlar, seher vakti olanda
Seher vakti hoş saat, kalkana olur râhat
Açılır devlet, saâdet, seher vakti olanda
Her gün yanar bu canım, kullukta yok dermanım
Sen bağışla günahım, seher vakti olanda

                                                Divan-ı Hikmet Hoca Ahmet Yesevi