Sabır kelime olarak: “Tutmak, tahammül etmek, beklemek, zorluk ve sıkıntılara katlanmak” manalarına gelir.
Dini bir terim olarak ise: “Aklın ve şeriatın gerektirdiği durumlarda nefsini hapsetmek, kendine hâkim olmaktır.”
Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Peygamber efendimiz(s.a.v); “Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir” “Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır” buyurarak sabrın faziletini anlatmış ve tavsiye etmiştir.
Müminlerin birbirlerine sabrı tavsiye etmeleri de Kur’an-ı Kerimde methedilmiştir.
Yaşadığımız şu imtihan dünyasında hepimiz zaman zaman hikmetini bilemediğimiz için ilk başta hoşumuza gitmeyen ve zorlandığımız hallerle karşılaşırız.
Bu durumlarda bizim imdadımıza yetişecek en güzel haslet, sabır ve teslimiyettir. Bu sabır, o halin zararından kurtardığı gibi, bizleri kişilik olarak da olgunlaştırır.
En mühimi ise Allah için gösterilen sabrın karşılığındaki büyük mükâfattır.
Bu mükafat dünyada da verilebilir. Ama asıl karşılık Hz.Allah’ın katındaki büyük manevi kurtuluştur.
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in yetmişten fazla yerinde sabırdan bahsedilir.
Ve hiçbir amele verilmeyen mükâfat, sabır karşısında va’dedilir.
“Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız olarak ödenecektir.”ayeti kerimesi buna delildir.(Zümer suresi 10)
İslam büyükleri sabrı üçe ayırmışlardır:
Birincisi Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uymakta sabırdır (sebattır),
Mesela: Namaz sabırdır. Günlük iş akışı içerisinde namaz vakitleri girer ve hemen programımızı ona göre ayarlarız. Bu nefse çok ağır gelir.
Oruç tamamen sabırdır. Zekatta sabır vardır. Hac ibadetinde en mühim husus sabırdır. İlim öğrenmede, cihat etmede sabır şarttır.
Bu sabrın karşılığında Cenab-ı Hak; Cennette, her biri arzla sema arası kadar olan üç yüz derece verecektir.
-İkincisi, haramlardan korunmakta sabırdır. (direnmektir), Gözümüzü, kulağımızı, dilimizi tutmak, yiyeceklere her daim dikkat etmek, hayatımız boyunca haramlardan sakınmak sabrın çok mühim bir kısmıdır.
Haramlar karşısında sabır elbette daha zordur. Nefisle cihadın daha üst mertebesidir. Derecesi de o nisbette büyüktür. Bunun sahibine her biri yerle yedinci kat sema arası kadar olan altı yüz derece verilir.
-Üçüncü olarak ise musibetlere karşı, bilhassa ilk geldiği anda sabretmek (katlanmaktır).
Bunun sahibine Hz.Allah, her biri Arş ile yeryüzü arası kadar olan yedi yüz derece verecektir. Bu, sabrın en zoru ve derecesi en büyük olanıdır. .(İhya,C.4 sabır bahsi)
Bundan dolayıdır ki Cenab-ı Mevla, en sevdiği kulları olan peygamberlerine en ağır musibetleri vermiş ve onların sabırlarını Kur’an-ı Keriminde methetmiştir. “Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara,153) ayeti kerimesi, sabreden kulun Hz. Allah’ın maiyyetinde olduğunun müjdesidir ki anlayanlar için tarifi imkansız bir şereftir.
Çünkü sabrettikçe “maiyyet-i İlahi”, yani Cenab-ı Hakla beraber olma, ona yakın olma hali daha da artmaktadır.
Nitekim İmamı Rabbani Hz. Şöyle buyuruyor: “Başa gelen belâlar, sıkıntılar, her ne kadar acı ve üzücü görünür ise de, bâtına yani kalbe, ruha tatlı gelir. Çünkü, beden ile ruh birbirinin zıddı, tersi gibidir. Birine acı gelen, ötekine tatlı olmaktadır.” ( 159. Mektup)
Bu, bela ve musibetin derecesine göre artar, ama biz Cenabı Hak tan af ve afiyet istemeliyiz. Nitekim hadisi şerifte de “Hz.Allahtan af ve afiyet isteyin.” Buyrulur.
Rabbimizden gelen her şeyi hoş karşılamak imanın en yüce mertebelerindendir. Eğer Cenab-ı Hak sevdiği kulunu dünyada son derece rahat ve müreffeh kılsa idi, buna en layık olan, başta Resulullah (sav) olmak üzere; peygamberler ve Allah dostları olurdu. Ama biliyoruz ki; ”Belanın, imtihanın en şiddetlisi enbiyaya sonra evliyaya sonra da derece derce müminlere gelmektedir.“ (Ramuz ul ehadis)
Çünkü dünyadaki sıkıntılar mümin için ahirette mağfirettir, cennette derecedir.
Hadis-i Şerifte: “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi; Hz.Allah, onun hatalarını bağışlamaya, mağfirete vesile kılar.”(Buhari) buyrulmuştur.
Teslimiyet Nasıl Olmalı?
Sabır ve Teslimiyet
Nimete Şükür, Belalara Sabır etmek
Gerçek Mümin Nasıl Anlaşılır?
ACELENİN ZARARI, SABRIN FAYDASI
Sabır ne zaman önem kazanır?
“BELAYA SABRETMEK İBADETTİR”
SABRETMENİN MÜKAFATI
BELÂLARIN HİKMETİ
SABIR HAKKINDA GÜZEL BİR HİKAYE (DELİ HÜSEYİN)
Allahü Teala Yükümüzü Bu Arslana Yükletti(Hanımların sıkıntılarına katlanmak)