Etiket arşivi: NAMAZ

SEHER VAKİTLERİNİ DEĞERLENDİRMEK

       dua. Gece ibadeti deyince, farz namazlara ve ibadetlere ilave olarak gecenin seher vaktinde uykudan kalkıp, Allah rızası için namaz kılmak, dua etmek, günahlarından istiğfar etmek, zikirle tesbihle meşgul olmak gibi güzelliklerin hepsini içine alır. Bunlar ebedi hayatımızı kazanmamızda çok mühim olduğu gibi dünyevi  işlerimizde bile gece yapılan dua ve ilticalar çok tesirlidir.

        Kur’an-ı Kerimin pek çok ayetinde seher vaktinde istiğfar edenlerden övgü ile bahsedilir.  Al-i İmran suresi 16. ve 17.ayeti kerimelerde şöyle buyrulur:                              

 “Onlar (Allahın rızasına ve Cennetine kavuşan takva sahipleri) şöyle söylerler: “Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman ettik, artık günahlarımızı mağfiret et ve bizi cehennem azabından koru!

Onlar sabırlı kimselerdir, doğruluktan şaşmazlar-sadıktırlar, huzurunda boyun büküp yalvarırlar, Allah yolunda mallarından infak ederler ve seher vakitlerinde(namaz kılıp)istiğfar ederler.”

Bu Ayet-i Kerime’lerde ebedi kurtuluşa kavuşan İman ve Takva sahiplerinin bazı güzel vasıfları beyan ediliyor. Bunlar;

 İbadette, haramlar karşısında ve sıkıntılarda sabırlı olmak, dürüstlük ve sadakat, Cenab-ı Hakk’ın divanına durup yalvarmak, Allah yolunda infakta bulunmak, yani cömertlik…Ve bütün bu hasletlerin yanında onları tamamlayan bir güzellik olarak da seher vakitlerinde ibadet ve istiğfara devam etmek.

Demek ki Seher vakitlerini değerlendirmek, müminin Allah katındaki derecesini artıran manevi güzellikler içerisinde mühim bir yer işgal etmektedir.

Bundan mahrum kalmak İmanın, İslam’ın kemalatından ve bu vakitteki pek çok ilahi ikramlardan da mahrum kalmaktır.  Zariyat suresinde ise şöyle buyrulur:

“Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce (yani dünyada iken) iyilik yapıyorlardı. Onlar geceleyin pek az uyurlardı.Ve seher vakitlerinde istiğfara devam ederlerdi.Ve Mallarından isteyenlerin ve yoksulların hakkını ayırırlardı.”(Zâriyât,15-19) Dikkat edilirse her iki ayet-i celile’de Cennet ehli olmak ile gece ibadet ve istiğfar etmek  ve bir de ikram ve infak; yani cömertlik hep birbirine yakın ve Cennetin en kolay yollarından biri olarak gösterilmiştir. Birbirinden ayrılmamıştır.

Demek ki gece ibadeti, güzel ahlaklar içerisinde en sevimlisi olan cömertlik duygusunu da geliştirmekte ve cennet yollarını açmaktadır.

Nitekim bir hadisi şerifte de şöyle buyrulur:

“Selamı yayın, insanlara ikram edip yemek yedirin, gece insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılın ki Selametle Allahın Cennetine girin.”

Seher vaktindeki muazzam tecelliyatı Sevgili Peygamberimiz (sas)şöyle anlatmaktadır:

 Allah Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kalınca dünya semasına tecelli eder ve şöyle buyurur: Mülkün sahibi benim! Kim ki bana  duâ ederse, ona cevap veririm.Kim ki benden isterse ona veririm. Kim ki bana istiğfar ederse onu bağışlarım. Tan yeri ağarıncaya kadar bu böylece devam eder.” (Tirmizî, Namaz, 326)

Efendimiz (sas) gece ibadetlerine o kadar ağırlık verirdi ki namaz kılmaktan adeta ayakları şişer, ümmetine dua ve ilticalarda bulunur, bizleri de teşvik ederlerdi.,

Hadis-i Şerifte ;”Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.”(Müslim) buyrulmaktadır.

Peygamberler başta olmak üzere bütün Allah dostları gece ibadetlerine ağırlık vermiş, O saatte Cenab-ı Hakla baş başa kalmanın, gözyaşı dökmenin manevi hazzını doya doya yaşamışlardır.

Sadece manevi hususlar değil, maddi meselelerini, dünyevi sıkıntılarını ve hacetlerini bile gece ibadeti, dua ve iltica ile Cenabı hakka arz etmişlerdir.

Nitekim, Silsile-i Saadattan bir zat bu hususta talebelerini teşvik ederek; “Evlatlarım hacet namazı deyip geçmeyin,biz bir çok hacetimizi hacet namazları ile hallettik.”buyurmuşlardır…Gece ibadeti ile alakalı olarak da;

“İcabet (yani duaların reddedilmediği) saat üçtür: Ramazan-ı şerifte iftar vakti, her hafta Cuma gününde bir saat ve her gecenin seher vaktinde bir an. Ramazanı şerif senede bir defa gelir, onun için bir sene beklersin.

 Cuma günü haftada birdir. Onun için de bir hafta beklersin.

 Ama seher vakti her gecede vardır. Bundan mahrum kalmamalı.buyurmuşlardır.

İmsak’ten önce elimizi çabuk tutup teheccüt namazı, istiğfar, dua gibi vazifelerle daha çok meşgul olup, ayeti kerimelerdeki muazzam müjdelere kavuşabiliriz.Bu fırsatı heba etmeyelim. Seher vakti Mevla’mızın huzurunda boyun büken, gözyaşı döken; sayısız in’am ve ihsanlara gark olan nasipli kullardan olmak için gayret edelim, dua edelim.            

 

Reklam

Namazın Ehemmiyeti

namazzzAyet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerden anladığımıza göre Namaz ibadeti;

 Yüce Mevla’mızla buluşmak, O’nun manevi huzuruna kabul edilmek, Allahın huzurunda olduğunu hissedip, oradaki manevi hazzı doya doya yaşamaktır. Bunun için de sağlam bir abdest, temizlik ,niyet ve iftitah tekbiri ile dünyadan sıyrılınca manevi ikramlar  başlamaktadır.

Hadis-i Şerifte şöyle buyrulur:

 ”Kul namaz için tekbir aldığı zaman,Cenabı Hak meleklerine: “Kulumun üzerinden günahlarını kaldırınız.Ta ki bana temiz olarak ibadet etsin” buyurur.Bunun üzerine melekler günahları kaldırırlar. Kul namazdan ayrıldıktan sonra melekler. Ya Rabbi Günahlarını iade edelim mi derler. Cenabı hak:

 Ey Meleklerim!Benim keremime ancak af yakışır. Muhakkak ben onun hatalarını affettim.” buyurur.(Dürretün Nasihin s.36-37)

İşte buradan başlayan o lahuti  yolculuğun her anı manevi tecellilerle doludur. Tekbirden sonra elleri bağlamanın, sübhaneke okumanın, euzü besmelenin hikmetleri farklı farklıdır.

Fatiha-i Şerifenin her ayeti kerimesi namazda ayrı  bir yükseliştir. Rüku, secdeler,teşehhüt ve buralarda okunanların nice sırları ve hikmetleri vardır. 

Bunların hepsi başlı başına büyük manevi rütbeler ve kazançlardır.

Onun için namazlarımızı daha istekli ve severek kılmaya gayret etmeliyiz. Namazdaki istek ve arzumuz, namaz içerisinde huzur ve huşumuz  ne kadar çok olursa;namazın farz, vacip, sünnet ve müstehaplarına ne kadar çok dikkat edersek,namazdan kazanacağımız dereceler de  o kadar büyük olacaktır.

Namazla alakalı müjdeli Hadis-i Şeriflerinden Resulü Ekrem (sas) buyuruyorlar ki:

 “Allahü Teâlâ tevhid ve îmandan sonra namazdan daha sevimli bir şeyi kullarına farz kılmamıştır.” (İhya)

“Kıyam, rükû, secde ve ka’deyi bir araya getirip iki rek’at namaz kılana, her birinde on bin melek bulunan on saf melek hayranlıkla duâ eder.  Allahü Teâlâ da yüz bin melâikesine karşı o kuluna rağbet eder.

Çünkü Cenâb-ı Hak bu dört rüknü kırk bin meleğe taksim etmiş;

bir kısmı kıyamda, bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede, bir kısmı da kavme’de. Hepsi kıyâmete kadar böyle devamlı ibâdet hâlindeler. Allahü Teâlâ meleklere lâyık gördüğü yakınlık, rütbe ve ibâdetle kuluna îtibar etmiş olur. Ve insan ibâdetle dâima terakkî eder. (Meleklerden de üstün hale gelir.)Meleklerse verilen rütbeden ileri gidemezler ve ibadetten de usanmazlar.(İslam ve Namaz-İhya)

– Ey Eshabım: Kapınızın önünde akan bir suda her gün beş defa yıkanınca üzerinizde kir kalmayacağı gibi beş vakit namaz kılanların da hatalarını Cenabı Hak affeder.

Ey ümmet ve ashabım: Tamamıyla edasına riayet edilen bir namaz Allah-ü Teâlâ’nın hoşnut olduğu amellerin en faziletlisidir.

Peygamberlerin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir.

Marifetin, yerin ve göklerin nurudur.

Bedenin kuvvetidir. Rızkın bereketidir. Duanın kabulüdür.

Ölüm meleği yanında şefaatçidir.

Kabirde nurdur.Münker ve nekire cevaptır.

Kıyamet günü kişi üzerinde gölgedir. Cehennem ateşi ile kendisi arasında siperdir. Ve cennetin anahtarıdır. (Dârimî, taberânî,)

Namazın güzelliklerini yazmaya da doyum olmuyor. Namazdaki bu tecelliyatı birazcık hissetsek, namazdan ayrılmak bile istemeyiz.

Nitekim sevgili peygamberimiz (sas) Hadis-i Şeriflerinde, “Namaz, gözümün nuru kılındı.” Buyurmuştur.. (Râmuz, 273.)

Okumuş olduğum A’raf suresinin 170. Ayeti kerimesinde ise

 Mevla’mız şöyle buyuruyor:

 “Kitaba(yani Kuran-ı Kerime)sımsıkı sarılanlar ve namaz kılmaya devam edenler var ya; işte biz o salih kimselerin ecrini hiçbir zaman zayi etmeyiz.”

Ne mutlu bu müjdelere nail olanlara…

Neden Namaz Kılamıyoru​m?

GunesTutulmasi

Çok ilim sahibi olmak demek çok iman sahibi olmak anlamına gelmez.
Namaz kılına kılına alışkanlık haline getirilir namaz hakkında çok kitap okuyarak değil.
Okur yazar olmayan ninelerimiz hiç teheccüt namazını kaçırmaz ama namaz konusunda her türlü kitabı okumuş olan bizler nedense bir türlü teheccüt namazı kılamayız.
Burada ısrarla pratik yapmak çok önemli.
İnsan hayatının en ön sırasına dini koymalıdır.
Dinimizi dünyaya değil dünyayı dinimize uydurmalıyız.
Her şey burada çözülüyor.
Bu konuda dikkat edeceğimiz çok önemli hususlardan birisi de günahlar.
İnsan günaha girdikçe namazdan sıkılır, namaz kılmak onu sıkmaya başlar.
Bir insan namaz kılamıyorsa demek ki onu namazdan mahrum bırakan bir günah vardır.
Günahlar iman zafiyetine sebeb olur.
Takva ile iman kuvvet bulur.
Her şeyden önce hayatımızı gözden geçirip nerelerde hata yapıyoruz bizi namazdan ve ibadetlerden alıkoyacak ne tür günahlarımız var bunları tespit edip tevbe istiğfarla izalesine çalışmalıyız.
Diğer bir husus çevre.
İnsan çevresini dini hayatını otokontrol altına alacak şekilde oluşturmalıdır.
Etrafında namaz kılan insanların çokluğu ona kuvve-i maneviyye olacaktır.
Namaz kılmayan insanların çokluğu ise onu zamanla namazdan soğutacaktır.
Bu konu çok önemlidir.
Takva sahibi insanlar insanın imanına kuvvet verirken günahkar insanlar da insanın imanını zayıflaştırır.
Bu gizli bir telkin gibidir.
Bir diğer husus ise ibadetlerin yanında tebliği unutmamaktır.
İnsanın vazifesi iki yönlüdür.
Birisi velayet diğeri risalete bakar.
Velayet insanın ibadetleri takvasıdır.
Risalet ise tebliğe bakar.
Birinden birinin olmaması diğerini de geri bıraktırır.
Hem namazı kılmalı hem de insanları namaz kılmaya davet etmek gerekir.
Böylece başkalarını kurtarmaya çalışırken kendimizi de kurtarmış olacağız.
Allah cümlemize takva üzerine sabır kuvveti nasib etsin.

Kaynak: http://www.ilahi.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=92682

Deve sahibinden neden kaçtı?

Bir gün Peygamber Efendimiz(S.A..V.)’in yanına bir deve geliyor. Arkasından devenin sahibi geliyor. Sahibi deveyi Peygamber Efendimiz(S.A..V.)’e şikayet ediyor.

-“Ya Rasülellah bu benim işimi görmüyor, benden kaçıyor” deyince deve lisana gelip:

-“Ya Rasülellah o sahibim sahibinden, yaradanından günde beş defa kaçıyor, o söz versin yaradanına itaat edeceğine, bende ona itaat edeceğime söz veriyorum” deyince devenin sahibi de Peygamberimize(S.A.V.)’e söz verir ve oradan ayrılırlar.

Namaz Hakkında Detaylı Bilgi için aşağıdaki linklere tıklayabilirsiniz.

1-İslam ve Namaz
2-Namaz ve Esrarı

Şeytanın Namazla İlgili Vesvese ve Hileleri

NAMAZ

– Ya Muhammed, namazı an bean tehir edene gelince… onu da anlatayım.

O, her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım. Ona vesvese veririm.

Derim ki:

– Henüz vakit var. Sen de meşgulsün. Hele şimdilik işine bak. Sonra kılarsın.

Böylece o: Vaktinin dışında namazını kılar… Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır.

Şayet o kimse, beni mağlup ederse… ona insan şeytanlanndan birini yollarım… Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alı koyar.

O, bunda da, beni mağlup ederse… bu sefer onun hesabını namazından görmeye bakarım. O namazın içinde iken:

– Sağa bak… sola bak…

Derim… O da, bakar… O ki böyle yap­tı… yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona:

— Sen, ebedi yaramaz bir iş yaptın.

Derim ve böylece onun huzurunu boza­rım.

Sen de bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda sağa ve sola çokça bakarsa, Allah onun namazını kabul etmez.

Bunda da ona mağlup olursam. Yalnız başına namaz kıldığı zaman yanına gide­rim. Ve ona: Çabuk namaz kılmasını emre­derim. O da, başlar; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun, gagası ile, yerden bir şeyler topladığı gibi…

Bu işi, ona yaptırmakta da, başarı kaza­namazsam; bu sefer cemaatle namaz kılar­ken onun yanma varırım.

Orada onun başına bir gem takarım… Başını imamdan evvel secdeden ve rukû’dan kaldırırım… İmamdan evvel de, secde ve rukû yaptırırım.

işte… o böyle yaptığı için, kıyamet gü­nü Allah onun başını eşek başına çevirir.

O kimse, bunda da beni yenerse… Bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o: Beni teşbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.

Bunda da, ona mağlup olursam. Bu se­fer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince, o esnemeye başlar.

Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa… onun içine küçük bir şey­tan girer, dünya hırsını ve dünyevî bağlarını çoğaltır.

İşte… bundan sonra o kimse: Hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar. 

Kaynak : Şeytanın Hileleri (Muhyiddini Arabi Hz.)