Etiket arşivi: kral

:) Yumurtanın Fiyatı

Krallarda biri memleketi içinde bir seyahat esnasında bir köy otelinde kalmış. Ertesi gün, otelden ayrılırken hesap isteyince sabah yediği yumurtaların fiyatını fazla bularak sormuş:

“Sizin köyde yumurtalar bu kadar nadir midir” demiş.

Köylü düşünmeden cevaplamış:

“Hayır efendim, yumurta boldur fakat kral nadirdir…..”

Reklam

KUL HAKKI VE DUA

Vaktiyle şehir devletlerinin hüküm sürdüğü zamanlarda bir şehirde halka karşı iyi ve adaletli davranan krallar dualarla ayakta kalır, zalim olanlar halkın zulme karşı bedduaları sonucunda tutunamaz ve hepsi helâk olur gidermiş. 

Bu şekilde şehir halkı huzurlu ve refah içerisinde yaşayıp giderken günlerden bir gün yeni bir kral tahta geçmiş ve halka zulmetmeye başlamış. Vezir “aman efendim ne yapıyorsunuz, siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu halk öyle bir halk ki zulmeden abad olamıyor, helak oluyor” demiş. 

Kral bu duruma bir çözüm bulmak gerek diye düşünmüş taşınmış ve tellallarla dört bir yana haber salmış. “Her ev beytül-mal’a bir adet yumurta bağışlayacak” demiş. Kimse sebebini anlayamamış ama herkes eline birer yumurta alıp getirmiş ve teslim etmiş.

Kısa bir süre sonra tellal tekrar bağırmış “beytül mal’a yumurta bağışlayanlar gelsin yumurtasını geri alsın”. İnsanlar da gidip bıraktıkları yerden birer yumurta geri almış.

Bu hadiseden sonra kralın zulümleri artarak devam etmesine rağmen halkın duaları kabul olmaz, bedduaları işlemez olmuş. İmtihan bu ya zalim kral iyice azmış ve halka olan zulmünü arttırmış.

Bu durumdan iyice mustarip olan halk içlerinden birini seçip dağda yaşayan âlim bir zata göndermişler. Adam âlim zata varıp kralın zulmünden bıktıklarını, dualarının kabul olmayıp, bedduaların işe yaramadığını söylemiş.

Durumu düşünüp ölçüp tartan âlim zat işin içinden çıkamamış. “Bu adam diğerlerinden farklı bir şey yaptırdı mı size” diye sormuş. Adam düşünmüş taşınmış aklına bu yumurta olayı gelmiş anlatmış.

Âlim zat gülümsemiş. “Kimi iri, kimi küçük, kimi taze, kimi bayat yumurta getirdiler, ama herkes kendi getirdiği yumurtayı geri alamadığı için halkta herkesin bir diğerine kul hakkı geçti, bu sebepledir ki zulme karşı ettiğiniz dualar kabul olmadı.” Bu sebeple “Hepiniz bir meydanda toplanın ve birbirinizle helâlleşin. Ondan sonra umulur ki dualarınız geri çevrilmez” demiş.

Adam şehre dönüp olanları anlatmış. Bu durumun önemini idrak eden şehir halkı bir araya gelerek üzerlerinde bulunan kul hakları sebebiyle birbirleri ile helalleşip kucaklaşmışlar. Ondan sonra zalim kralın gücü tükenmiş, zulmü kesilmiş. O da diğerleri gibi helak olmuş gitmiş.

***

Vali, Kızını Neden Hizmetçisine Verdi.

“…Baban o elmayı ısırmasaydı…”

Olayları Hayra Yormak Hakkında Hikaye : Bunda da bir hayır var!

    Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü.

    Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:

    ‘Bunda da bir hayır var!’

    Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu.

    Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:

    ‘Bunda da bir hayır var!’

    Kral acı ve öfkeyle bağırdı:

    ‘Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?’ Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.

    Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar.

    Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.

    Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.

    ‘Haklıymışsın!’ dedi. ‘Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü birşeydi.’

    ‘Hayır’ diye karşılık verdi arkadaşı. ‘Bunda da bir hayır var.’

    ‘Ne diyorsun Allah aşkına?’ diye hayretle bağırdı kral. ‘Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir.’

    ‘Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?’ Ve sonrasını düşünsene’

***

ACELE KARAR tıklayınız...

Şeytanın Hilesi

Âbidin biri, zaviyesinde uzun bir zaman Allâhü Teâlâ hazret­lerine ibâdet etti. Meliklerinin bir kız çocuğu doğdu. Kral, kızına erkeklerin dokunmasından ve temas etmesinden korktuğu için, kızını (saray ve şehirden) çıkarıp, o Âbidin tekkesine götürüp ora­ya yerleştirdi. Kızıma yerini kimse bilmesin ve kimse gelip onu istemesin diye. Zamanla kız büyüdü.

Şeytan bir şeyh suretinde zahidin yanına geldi. Hile ve tuzaklarla Âbidi aldattı. Âbid, o kızla temas kurdu ve kızı hamile bıraktı. Kızın hamileliği ortaya çıkınca; şeytan ona geldi. Ve kendi­sine;

“Sen bizim en zâhidimizsinî Eğer bu kız doğurursa, senin onunla zina ettiğin ortaya çıkar. Ve böylece sen rezil ve rüsvây olursun. İyisi mi sen onu doğumdan önce öldür!. Sonra da gider de kızın babasına kızının öldüğünü bildirirsin. Kızın babası seni tasdik eder. (Sonra da tevbe edersin). Böylece sen hem azab’tan ve hem de ayıplanmaktan kurtulmuş olursun!” dedi.

Zâhid, o kızı öldürdü.

Şeytan, âlimler kılığına girerek, kızın babasına geldi. Ona du­rumu haber verdi. Zahidin kızını hamile bıraktığını ve sonra da öldürdüğünü anlattı. Ve ona;

“Eğer sen, benim sana haber verdiğim işin hakikatini öğ­renmek istiyorsan; kızının mezarını kaz ve karnını aç, kızının ha­mile olduğunu görürsün! Eğer kızının karnında çocuk çıkarsa, bu benim sözümün doğruluğuna tasdiktir; yok eder kızının mezarın­da bir şey çıkmazsa, o anda beni öldürürsün!” dedi.

Kral öyle yaptı. Şeytanın dediği gibi çıktı.

Kral, zahidi tuttu.

Onu devenin arkasına bağladı. Bütün şehri dolaştırdı. Ve orada idam etti.

Zâhid idam halinde iken şeytan ona geldi.

Şeytan Âbide;

“Sen benim emrimle kıza zina ettin! Benim emrimle kızı öl­dürdün! Bana iman et; seni melikin azabından ve idam edilmek­ten kurtarayım!” dedi.

Ona şekavet ulaştı. Şeytana iman etti. Şeytan ondan kaçtı. Gidip uzakta durdu. Âbid;

“Sana iman ettim; haydi beni kurtar!” dedi.

Şeytan;

“Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım!” dedi.

Akıllı kişiye gereken şey, şeytanın hile ve tuzaklarından sa­kınmaktır!

Oduncu ve Şeytan…