Müfessirler şöyle naklederler:
— Hz. Adem Cennette olduğu zaman yalnız dolaşırdı. Gönlü sâkin değildi. Hak Teâla Adem’e uyku verdi. Adem (A.S.)’da uyudu. Hak Teâla Adem’in sol eğe kemiğinden Hz. Havvâ’yı yarattı. Ona Cennet elbiselerini giydirdi. Hz. Havvâ, Ademin başı ucuna oturdu. Adem (A.S.) uykudan uyandığı zaman başında bir kadının oturduğunu gördü. Melekler imtihan için:
— Bu kimdir ? diye sordular.
Adem (A.S.):
— Kadındır, dedi.
Melekler:
— İsmi nedir? dediler.
Adem (A.S.):
— Havvâ’dır, dedi.
Melekler:
— Niçin Havva’dır? dediler.
Adem:
— Diri yaratıldığı için, dedi.
Melekler:
— Niçin yaratıldı? diye sordular.
Adem:
— Ben onda ve o bende sakin olmak (huzur bulmak) için yaratıldı, dedi.
Nitekim Hak Teâla buyurdu:
— «Sizi bir candan (Ademden) yaratan, bundan da, gönlü kendisine yatıp ısınsın diye, eşini yapan O’dur (Allah’tır). (A’râf Sûresi, âyet: 189.)
Bedâyi-i Ahbâr’dan yapılan nakle göre, Adem (A.S.)
Cennete girince, Allah Teâla Hz. Havvâyı yarattı ve:
— Benim Cennetimde oturun, yemişlerinden yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Benim selâmetim ve rahmetim sizin üzerinize olsun! dedi. Ve kendisini Hamd ve Senâ ile anıp:
— Hamd benim övüncümdür, Azamet benim örtüm, Ululuk elbisem ve bütün mahlûkât benim kulumdur, buyurdu.
Melekler, Adem (A.S.)’a verilen bu şerefi görünce. Cennet halkı ile birlikte, onların üstlerine inciden saçu saçtılar. Adem (A.S.)’a ve Hz. Havva’ya selâm verdiler.
Hak Teâla hazretleri şöyle buyurdu:
— Ey Adem! Benim nimetlerime şükret. Seni son derece güzel yarattım. Seni ayağın üzerinde yürüttüm. Sana ruhumu üfledim. Melekleri sana secde ettirdim. İb[1]lis sana secde etmediği için ona lânet ettim. Sana olan iyilikleri tamamladım. Ceneti iki bin yıl evvel, Havvâ ile senin için, yarattım. Eğer bana itaat ederseniz benim Cennetimde kalırsınız. Eğer bana verdiğiniz sözü terk ederseniz Cennetten çıkarır, ateşle azâb ederim.
Adem (A.S.) bunun üzerine:
— Ey Rabbim! Ahdini ve emânetini kabul ettim, dedi.
Hak Teâla:
— Eğer bu ağaca yaklaşırsanız, zâlim olursunuz, buyurdu.
Eb’ul-Leys İbni Abbâs (R.A.)’dan şu rivâyeti nakleder:
— O zaman İblîs, Adem (A.S.)’ın, Allahtan bu şekil[1]de yücelik bulduğunu görünce hased elti. Cennetten çıkarmak istedi. Yılan suretine girip Cennetin kapısına geldi ve ağladı. Adem (A.S.) ve Havvâ Şeytanı tanımadılar ve:
— Neden ağlıyorsun? dediler.
Şeytan:
— Sizin için ağlıyorum, birbirinize hasret kalacaksınız. Fakat, size tavsiye ederim ki, bu ağaçtan yerseniz Cennette ebedî kalırsınız, dedi:
Havvâ bu söze mağrur oldu. Oradan gitti, Adem (A.S.)’ın yanına geldi ve:
— Bu ağaçtan yiyelim ve Cennette ebedî kalalım, dedi.
Adem (A.S.):
— Hak Teâla bizi bu ağaçtan men etti, dedi.
Havvâ bin türlü nâz ve lütuf ile:
— Beni seversen bu ağaçtan yiyelim ve Cennete ebedî kalalım, dedi.
Adem (A.S.):
— Ey Havvâ! Böyle yapma! Ben Allah’ın hışmından korkarım, dedi.
Hz. Havva:
— Allah’ın rahmeti çoktur deyip o ağaçtan bir yemiş aldı, yedi ve:
— Ey Adem! Ben yedim, bir şey olmadı, dedi. Zira,o meyveyi yemekle Havva’ya bir hâl olmadı. Çünki Havvâ başkasına uyan, Ademin himâyesinde bulunan kimse, Adem ise kendine uyulan, Havvâ’nın kendisine uyduğu kimse idi. Madem ki uyulan Adem’de bir hal yoktur, uyan Havvâ da da bir hal olmaz. Bunun aksi de böyledir. Ondan sonra Havvâ bir yemiş alıp Adem’e verdi.
Ne zaman ki Adem (A.S.) o meyveden yedi, giydiği güzel elbiseler arkasından düştü, çıplak kaldı. Adem (A.S.) utancından kaçıp gizlendi.
Allah Teâla:
— Ey Adem! Benden mi kaçıyorsun? buyurdu.
Bir incir ağacından yaprak alıp kendini örttü.
Saîyd bin Müseyyeb dedi ki:
— Adem (A.S.) o ağaçtan yemeyeceğim diye Cenab-ı Hak’la ahd etmişti. Halbuki aklı vardı. Peki, niçin yedi? Cevâbı şudur:
— Havvâ çeşitli yollarla sarhoş etmişti. Bundan dolayı ahdi unutup o meyveden yedi.
Bagavî tefsirinde, nakledildiğine göre Muhammed bin Kays şöyle demiştir:
— Hak Teâla Adem (A.S.)’a: Benim yasak ettiğimi niçin yedin? diye buyurdu.
Adem (A.S.):
— Havvâ yedirdi, dedi.
Hak Teâla Havvâ’ya:
— Niçin yedirdin? buyurdu.
Havvâ:
— Bana yılan. «Ye!» dedi, yedim diye cevap verdi.
Hak Teâla yılana:
— Niçin yedirdin? buyurdu.
Yılan:
— Bana İblis öğretti, dedi.
Hak Teâla Havva’ya:
— Ayda bir kerre kan gör! buyurdu.
Yılanın ayakları vardı ve kendi de deve gibi idi.
Hak Teâla yılana.
— Ayaklarını kestim, bundan sonra sen yüzün üzerine yürü! buyurdu.
Ondan sonra da İblîs’e:
— Bunları sen azıttığın için melun ol, sana lânet olsun! buyurdu.
Hak Teâla bundan sonra yine Adem’e:
— Ey Adem! Ben seni şükredesin diye yarattım. Sen ise nimetlerimi inkâr eden bir kul olmak istersin, buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Allahım! Beni toprak et, tek azâb etme! diye yalvardı.
Hak Teâla da:
— Ben seni niçin toprak edeyim? Cennet ve Cehennemi senin çocuklarınla, senden türeyecek insanlarla dolduracağım, buyurdu.
Adem bu sözü işitince, sevinip sustu.
Ondan sonra Hak Teâla, Adem (A.S.)’ı Serendip dağına indirdi ve şunları ona verdi:
1) Allah onu yeryüzüne indirdi.
2) Onu sıkıntıya düşürdü.
3) Rengini değiştirdi.
4 ) Komşuluktan uzaklaştırdı.
5) Hz. Havva’yı ondan ayırdı.
6) Adem (A.S.) ile İblîs arasında tekrar düşmanlık meydana geldi.
7) Allah’ın nehyini çiğnedi.
8) İblîs’i Adem (A.S.)’ın oğullarına havale etti, gönderdi.
9) Dünyayı Adem oğullarına zindân kıldı.
10) Adem (A.S.)ı Cennet havasından mahrûm bıraktı.
Ondan sonra Hak Teâla Havva’ya:
— Ey Havvâ! Nasılsın? diye buyurdu.
Havva da:
— Ey Rabbim! Benim zînetlerim ve elbiselerim gitti, dedi.
Hak Teâla:
— Bu elbiseleri senden kim giderdi? buyurdu.
Hz. Havvâ:
— Ettiğim hata giderdi. Beni düşmanım İblis kandırıp aldattı. Sana and içti, ben de aldandım, dedi.
Hak Teâla hazretleri:
— Ey Havvâ, seni şu on beş şeye müptelâ ettim, buyurdu:
1) Hayız görmek.
2) Karnında çocuk taşımak.
3) Çocuk doğurmak,
4) Din noksanlığı,
5) Akıl noksanlığı,
6) İddet (belirli bekleme zamanı) bitmeyince evlenmemek.
7) Mirâs noksanlığı.
8) Erkeğin emrinde ve hükmü altında olmak.
9) Talak (boşanma) senin elinde olmamak.
10) Harbe gitmemek.
11) Kadından Peygamber olmamak.
12) Halîfe ve Sultan (Devlet Reisi) olmamak.
13) Erkeklerinden izinsiz üç günlük yere gitmemek.
14) Bütün Cemaat kadın olsa Cuma namazı kılmamak.
15) Genç kadınlara erkekler selâm vermemek.
Şimdi ey Havvâ! Cennetten çık! Sana: aklı, dinî,mirası ve tanıklığı eksik kıldım.
Havvâ:
— Ey Rabbim! Cennetten nasıl çıkayım? Bütün yücelikleri benden giderdin! dedi.
Hak Teâla.
— Cennetten çık! Senin neslinden nice Peygamberler, Velîler ve Şehitler gelecek ki, Cenneti onlarla dolduracağım, buyurdu.
Ne zaman ki Adem (A S.) Cennetten çıktı, Cebrâil (A.S.)Adem’i Serendib’e; Havvâ’yı da Cidde’ye indirdi.
Melekler Adem (A.S.)’ı gördüler. Çıplak dolaşırdı.
Onu esirgediler ve:
— Ey Rabbim! Ademi utandırma! dediler. Adem (A.S.) Cennetten çıktıktan sonra ellerini başının üzerine koyup gözlerinden akan yaş yanaklarından akardı. Bazı melekler Adem (A.S.)’ı kınadılar. Hak Teâlanın (A.S.)’a verdiği nimetlerden ve ahdinden bahsettiler.
Adem (A.S.):
— Allah’ın takdiri böyle idi ki beni yere indirdi, dedi,
Hak Teâla Adem (A.S.) a:
— Ben şöyle takdir ettim ki, tövbe olmayınca asîleri kabul etmem. Seni topraktan yarattım. Hiç bir melek, şekil ve mükemmellikte sana benzemez. Ruhumdan sana ruh üfledim. Melekleri sana secde ettirdim. Havvâyı sana verdim. Sana bütün isimleri öğrettim. Meleklerime seni hatip kıldım, Nihâyet sen benim ahdimi unuttun ve Şeytana uydun, buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! Bu nimetlerin hepsini sen verdin. Ben senin şükründen ve verdiklerini dile getirmekten acizim. Ey Rabbim! Beni Muhammed muhabbeti için esirge. Zira bütün mevcudatı onun için yarattın, dedi.
Hak Teâla:
— Ey Adem! Muhammed kimdir? Sen ne bilirsin? buyurdu.
Adem (A.S ):
— Cennetin her yerinde: (Lâilâhe illellâh Muhammedün Rasûlûllâh) kelimesinin yazılmış olduğunu gördüm. Onun ismini Arşda ve Levh-i Mahfuzda yazılı gördüm. Bunlardan anladım ki, sana ondan daha sevgili kul yoktur, dedi.
Hak Teâla:
— Ey Adem! Eğer (Besmele) ile başlarsan, mescidleri sana mesken kıldım. Yiyeceklerimi sana helâl kıldım. Yeryüzünde senin için sular akıttım. Ye, iç! Benim zikrimle meşgul ol! buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! Fazlalaştır, dedi.
Hak Teâla:
– Bir hayırına on veririm. Bir şerrine de bir yazarım buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! Fazlalaştır, dedi.
Hak Teâla.
— Tövbeni kabul ettim, buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! Fazlalaştır, dedi.
Hak Teâla:
— Seni ve çocuklarını yarlığarım, buyurdu.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! İşim tamam oldu dedi.
Ondan sonra İblis (Lanet olsun):
— Ey Rabbim! Böyle olmak senin ilminde vardı. Şimdi bana da kıyamete kadar fırsat ver, dedi.
Hak Teâla:
— Emân (fırsat) verdim. Ne gerekse işle! buyurdu.
İblis:
— Ey Rabbim! Beni yeryüzüne indiriyorsun. Hani bana mesken? dedi.
Hak Teâla:
— Mezbelelikleri sana mesken kıldım, buyurdu.
İblis:
– Ey Rabbim! Onlara Peygamberler ve kitaplar verdin. Bana da kitap gerek, dedi.
Hak Teâla:
— Boş ve lüzumsuz şiir ve hicivleri sana Kitap olarak verdim, buyurdu.
İblis:
— Hani benim Peygamberlerim? dedi.
Hak Teâla:
— Cadılar ve kâhinler senin peygamberlerindir, buyurdu.
İblis:
— Hani benim evim? dedi.
Hak Teâla:
— Hamam senin evindir, buyurdu.
İblîs:
— Hani benim müezzinlerim? dedi.
Hak Teâla.
— Saksağanlar sana müezzin olsunlar, buyurdu.
İblîs:
— Hani benim yiyeceğim? dedi.
Hak Teâla:
— Benim adımla başlanmayan taam senin yiyeceğin olsun, buyurdu.
İblis:
— Hani benim şarabım? dedi.
Allahü Teâla:
— Sarhoş eden her şey senin şarabın olsun, buyurdu.
İblis:
— Hani benim meclisim? dedi.
Hak Teâla:
— Sokaklar, çarşılar ve pazarlar senin meclisin olsun, buyurdu.
İblis:
— Ey Rabbim! Hani benim işaretim? dedi.
Hak Teâla:
— Benim lanetim ve gazabım senin üzerine olsun, buyurdu. Ve onu on şeye müptelâ kıldı:
1) Huzurundan kovdu.
2) Cennetten çıkardı.
3) Sûretini değiştirdi.
4) İsmini değiştirdi.
5) Câhillere imam kıldı.
6) Ona lânet etti.
7) Ma’rifetinden mahrum etti.
8) Tövbesini aslâ kabul etmedi.
9) Rahmetinden mahrum kıldı.
10) Cehennem halkının hâtibi yaptı.
Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! İblîs’e kıyamete kadar fırsat verdin. Sana evlâtlarımı azdırmak için and verdi. Ben onun hilesinden emin olamam, dedi.
Hak Teâla:
— Ey Adem! Ben sana üç şey verdim ki, bütün âlem seni azdıramaz, buyurdu.
1) Benim için banâ ibâdet et ve bana şirk koşma.
2) İşlediğin her hayır için yerine on veririm. Eğer günah işlersen bir yerine bir yazarım. Eğer istiğfar edersen kabûl edip yarlığarım. Nitekim Hak Teâla buyurur:
— «İşte ben muhakkak yakınımdır. Bana duâ edince ben o duâ edenin dâvetine icâbet ederim…» (Bakara Suresi, âyet:186.)
İblis Adem (A.S.)’ı gene kıskandı ve:
— Ey Rabbim! Öyle olunca ben onun çocuklarını nasıl aldatayım? dedi.
Hak Teâla:
— Damarlarında ve göğüslerinde yer bul ve dilediğin şekilde onları aldat, buyurdu.
İblîs:
— Ey Rabbim! Beni yere mi indiriyorsun? dedi.
Hak Teâla.
— Benden ümidini kesenleri Cehenneme indiririm, dedi ve:
— «Yemin ederim ki, onlardan kim sana uyarsa Cehennemi bütün sizden dolduracağım» buyurdu. (A’râf Sûresi, âyet: 18.)
Hz. Adem (A.S.):
— Ey Rabbim! Yılan benim düşmanıma yardım etti, ben onunla dünyâda ne ederim? dedi.
Hak Teâla:
— Ey Adem! Onun yerini yerin altı ve yiyeceğini toprak kıldım. Dışarda gördüğün zaman başını parçala! buyurdu.
Hak Teâla Tavûs’a da:
— Seni sularda eğleştirdim ve rızkını da yerden verdim, buyurdu.
Hz. Havvâ:
— Ey Rabbim! Beni eğri kemikten yarattın. Aklımı, dinimi, tanıklığımı ve mirasımı eksik kıldın. Senden dilerim ki, erenlere verdiğin sevâptan bana da ver, dedi.
Hak Teâla:
— Ey Havvâ! Hayayı, merhameti ve anlaşmayı sana verdim. Kızların çocuk doğururken ölseler, onlara şehitlik mertebesi verdim, buyurdu.
Ondan sonra Hak Teâla Ademi tövbe kapısından Hindistandaki Serendibe indirdi. Hz. Havva’yı Rahmet kapısından Ciddeye indirdi. İblîs’i de lânet kapısından çöllere bıraktı. Yılanı Azab kapısından çıkarıp çöllere bıraktı. Yılanı Azab kapısından çıkarıp İsfehân memleketine sürdü. Bunların Cennetten çıkması ikindi vaktinde oldu.
Hz. Adem ayağa kalktığı zaman başı göklere varırdı ve meleklerin zikrini işitirdi. Sonra sakalı çıktı. Önce genç oğlandı. Bundan sonra Adem (A.S.) meleklerin sesini işitmez oldu, son derece yalnızlık çekti ve:
— Ey Rabbim! Ne oldu ki, meleklerin sesini işitmez oldum? dedi.
Hak Teâla:
— Hatâ işledin, araya perde çekildi ve onların sesini duymaz oldun, buyurdu.
Müfessirler şöyle derler:
— Adem (A.S.) yeryüzüne indiği zaman Hak Teâla, göklere yere ve dağlara emânet arz etti: «Bu emâneti içindeki ile taşır mısınız? diye buyurdu.
Onlar:
— Ey Rabbîm! İçindeki nedir? dedi.
Hak Teâla:
— Eğer bana itaatli olursanız sevap bulursunuz ve eğer âsî olursanız azâb’a uğrarsınız, buyurdu.
Onlar:
—Ey Rabbim! Biz sana itaatliyiz. Fakat bize ne sevâb ve ne de azab gerek dediler.
Allah’ın bunlara emaneti teklif etmesinden gaye imtihan etmektir. Ondan sonra Allah Teâla emâneti Adem (A.S.)’a teklif etti.
Bagavî, tefsirinde şöyle der:
— O emânet dört köşeli bir taş idi. Hak Teâla onu göklere, yere ve dağlara arz etti. Kimsenin gücü yetmedi. Fakat Adem (A.S.) kimse buyurmadan o taşı aldı ve getirdi. Yere koymak istedi. Allah Teâla hazretleri:
— Ey Adem! Yerinde dursun. Senin ve evlâdlarının Kıyamete kadar boynunda kalsın, buyurdu.
İmam Muhammed Şehristanî Tefsîr-i Kebîrinde,
Tevrât’dan şu nakilde bulundu:
İblîs (Allah’ın laneti üzerine olsun).
— Hak Teâla benim ve mahlûkatın ilâhıdır. Ve her şeye kadirdir.
Nitekim Hak Teâla şöyle buyurur:
— «(Fakat) Allah ne dilerse yaratır» (Âli İm ran Sûresi, ayet: 47.)
— «O, yapacağından mes’ûl olmaz, fakat onlar mes’ûl olurlar» (Enbiyâ Sûresi, âyet: 23.)
Fakat hikmet iktizasınca benden Hak Teâla tarafına yedi suâl yönelmiştir:
1) Hak Teâla her şeyi bilir. Benden ne geleceğini bilirdi. Öyle ise beni niçin yarattı ve yaratmaktan hikmeti nedir?
2) Ezelî ilminde nasıl ise beni öyle yarattı ve bana kendini tanımayı ve itaat etmeyi teklif etti. İbâdet edersen faydan yok, isyan edersem zararı yok olduğuna göre, bana teklifindeki hikmet nedir?
3) Bana ibâdeti teklif etti, Adem (A.S.)’a secde etmemi emretti. Niçin benim ibâdetimi çoğaltmadı ki, Adem (A.S.)’a secde edeyim?
4) Beni, sözümle lânet etti. Ben: «Senden başkasına secde etmem» dedim. Beni bu sözümden dolayı red etmesindeki hikmet nedir?
5) Bana lanet ettiği halde beni niçin Adem ile Cennette buluşturdu? Ben onu mağrur ettim, o da o yasak ağacın meyvesinden yedi. Eğer beni Cennetten men etse idi Adem Cennette ebedi kalırdı. Bundan hikmet nedir?
6) Beni Adem ile düşman etti. Niçin oğullarına da musallat etti. Eğer onları ibâdet ve mağfiret üzerine yaratsa idi iyi olmaz mı idi. Bundaki hikmet nedir?
7) Hak Teâla bunların hepsini kendi takdiri ile işledi ve:
— Bana kıyamete kadar fırsat ver, halkı kötülüğe ve fitneye götüreyim dedim, bana imkân verdi. Eğer beni ortadan kaldırsa idi bütün âlem hayır üzerine olurdu. Bundan hikmet nedir?Hak Teâla meleklere şöyle buyurdu:
— Gidin İblis’e: «Senin söylediğin şey Hakka teslim olmadığın için oldu, diye söyleyin» Ben onun ve bütün mahlûkatın Hâlikiyim. Bana karşı böyle mi davranır? Bana hükmetmek ve emrime itiraz etmek küfürdür.
Hz. Vehb bin Münebbih (R.A.) şöyle der:
— Hak Teâla Adem’i yaratınca onu yeryüzüne indirdi. Adem (A.S.) mahzun olup ağlardı. Hak Teâla:
— Ey Adem! Niçin ağlarsın? buyurdu.
Adem (A.S.):
— Hatam beni kapladı. İsyanım büyüktür. Saadet evinden meşakkat evine, Rahmet evinden mihnet evine, karar evinden zevâl evine ve Beka evinden fenâ evine geldim. Hatam için neden ağlamayayım? dedi.
Hak Teâla:
— Ey Adem! Ben seni kendim için seçtim. Cenneti sana helâl kıldım. Ruhumu sana üfledim. Meleklerimi sana secde ettirdim. Benim emrime âsî oldun. Ahdimi unuttun. Şanım hakkı için, eğer bütün yeryüzü insanla dolu olsa ve bana ibâdet etseler, sonra da bana âsî olsalar, hepsini asî olanların seviyesine indiririm, buyurdu.
Adem (A.S.) bunu işitince üç yüz yıl ağladı.
İbni Abbâs (R.A.) şöyle demiştir:
— Adem (A.S.) ve Hz. Havvâ, Cennetten çıktıktan sonra kırk yıl bir şey yemediler. Hayalarından göklere dahi bakmadılar. Eğer bütün âlemlerdeki göz yaşlarını toplasalar, Davûd Peygamberin göz yaşı ondan çok olurdu. O hatasından dolayı ağlamıştı. Davûd Peygamberin göz yaşı ile bütün halkın göz yaşlarını toplasalar, Adem (A.S.)’ın göz yaşı fazla olurdu.
Nakledildiğine göre Adem (A.S.) Cennetten çıktıktan sonra karnı acıktı. Cebrâil (A.S.) Cennetten buğday getirdi ve Ademe ekip biçmesini öğretti. Adem (A.S.) onu öküz, ile ekti. Buğday bitti ve olgunlaştı. Adem onu öğütüp eledi. Kepeğinden arpa bitti. Bir fırın yaptı. On[1]da pişirdi ve yediler. Ondan sonra su istedi. Cebrâil (A.S.):
— Adem! Yeri kaz! dedi. Kazdı. Su çıktı, içtiler. Adem (A.S.) yorulduğunu anladı. Hak Teâla bir melek gönderdi. O melek Adem ile Havvâ’nın su yolunu deldi. Daha önce yiyecek çıkarılacak bir yer yoktu. Evvelâ öküzün gözünden darı bitti. Öküz kaşındı nohut bitti. Kurusundan mercimek bitti.
Nakledildiğine göre bir gün Adem ile İblîs yeryüzünde buluştular. İblis Adem (A.S.)’a sitem etti.
Adem (A.S.):
— Ey mel’un! Beni mağrur ettin, o ağaçtan yedim. Beni cennetten çıkardın. Ben ne yaptımsa senin sözünle yaptım, dedi.
İblîs ağladı ve:
— Ey Adem! Sana bu işi ben yaptım ve bu yere seni ben getirdim. Peki bana kim yaptı? dedi.
…….
Kaynak : Envâru’l-Âşıkîn (Âşıkların Nurları)
Âdem Aleyhisselâm’ın Toprağının Yeryüzünden Alınması