Etiket arşivi: Ecel

BERZAH ÂLEMİ, ECEL VE RUH

Resûlullah (s.a.v.) (yere) bir çizgi çizdi ve “Bu, insandır.” buyurdu. Sonra onun yanına bir çizgi daha çizerek, “Bu da ecelidir.” buyurdu. Ondan daha uzağa başka bir çizgi çizdi ve şöyle buyurdu: “Bu da emelidir. İşte insan bu hâlde iken (yani emeline kavuşamadan) ona daha yakın olan (eceli ansızın) geliverir.” (İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl)

Herkesin vefatından itibaren, dirileceği zamana kadar, kabrinde geçen vakte ‘berzah âlemi’ denir. Berzah âleminin başlangıcı, ölüm anı; sonu ise, ikinci Sûr’a üflendiği, insanların tekrar dirilerek mahşerde toplanacakları zamandır.

İnsanın görülen vücudundan başka bir de ruhu vardır. Ruh; hakikat ve mahiyeti itibarıyla bedene aslâ benzemeyip gül suyunun gül yaprağına nüfûzu gibi bütün bedenin her tarafına nüfuz etmiş, nûrânî, latîf bir varlıktır. Beden, ruhun kendisinde durmasına müsait oldukça o beden diri olarak kalır. Eğer ruhun bedende durmasına mâni bir şey meydana gelirse ruh, bedenden ayrılır ve ölüm meydana gelir. Yani ruh, cesette bulundukça ceset diri olur, ruh çıkınca ceset ölür. Allâhü Teâlâ’nın kanunu bu şekildedir.

Her insanın ömrü, Allâhü Teâlâ tarafından takdir olunmuştur. Takdir olunan müddetten fazla veya az yaşamak ihtimali yoktur. Müddet nihayet bulduktan sonra ise bir an bile yaşanamaz. Binâenaleyh katledilen kimse dahi kendi eceli ile ölmüş olur. Yoksa ömrü için takdir olunan müddeti tamamlamadan ölmüş değildir. Bir kimsenin eceli gelince, ruhları almak ile vazifeli olan Azrâîl aleyhisselâm, hemen o kimsenin ruhunu, vücudundan çıkarır ve böylece o kişi ölür.

Eğer ölen kişi, sâlih bir kimse ise Cennet’ten gelen rahmet melekleri onun ruhunu Arş-ı A‘lâ’ya çıkarırlar.

Eğer ölen kimse kâfir veya fâsık bir kimse ise Cehennem’den gelen azâp melekleri, onun ruhunu Azrâîl aleyhisselâm’ın elinden alıp Siccîn’e götürürler.

Ceset kabre konulduktan sonra ruh, suâli anlayacak, azâbın elemini duyacak, nimetin lezzetini anlayacak derecede bedene iâde olunur. Lâkin dünyada olduğu gibi bedeni hareket ettirecek derecede tamamen cesede nüfûz edemez.

Azrail (A.S.)’ın İki Yüzü

Reklam

Ecel geldiği zaman göz görmez olur.(Süleyman Aleyhisselam ve Hüdhüd Kuşu)

Allah (c.c.) Süleyman Aleyhisselam’a dünya saltanatı vermişti. Bütün dünyaya hükmediyordu. Bu arada bütün hayvanlar, -böcekler, kuşlar- hatta rüzgar da emrindeydi. Bir gün saltanat çadırını kurmuştu. Bütün kuşlar gelmişler, hünerlerini söylüyorlardı. Sıra Hüdhüd (İbibik) kuşuna gelmişti. O da:

– Ey Allah’ın Rasulü, benim hünerim de şudur. Yukardan baktığım zaman toprak altındaki suyu görürüm. Suyun ne kadar derinlikte olduğunu, rengini, toprak veya kaya arasından çıktığını anlarım, dedi. Ve ilave etti:

– Bir sefere çıkarken beni beraberinde götürürsen, benim bu konuda sana faydam olur, dedi.

Süleyman Aleyhisselam da onun bu teklifini kabul etti .

Bu sözleri duyan karga itiraz ederek dedi ki:

– Bu yalan söylüyor. Eğer o kadar hüneri varsa yerdeki tuzağı görsün. Bu, yerdeki tuzağı görmüyor, toprak altındaki suyu gördüğünü söylüyor.

Süleyman Aleyhisselam Hüdhüd’e dönerek:

Buna ne diyorsun? dedi.

Hüdhüd cevaben dedi ki:

– Ey hükümdarımız ve ey Allah’ın Peygamberi! Ben yalan söylemiyorum. Karganın söylediklerine inanmayın. Suyu görüp anladığım doğrudur. Yer üstündeki tuzakları göremeyişime gelince, o başka. Eğer kaza ve kaderimde tuzağa yakalanmak varsa o muhakkak olur. Yer üstündeki tuzağı da görürüm ama, kaderimde olanı göremem. O zaman gözüm görmez olur.

Hüdhüdün dediği doğruydu. Nitekim şöyle denilmiştir:

“Ecel geldiği zaman göz görmez olur.”

***

Ecelden kaçarken, eceline koşmak. tıklayınız….

Ecelden kaçarken, eceline koşmak.

ecellTabiin devrinin büyük hadis, fıkıh ve kıraat imamlarından A’meş(rh)’ten rivayet:

-Azrail (AS) insan suretine girerek Süleyman(AS) ve orada bulunan bir adama dikkatlice baktı. Adam da bunu faketti. Azrail(AS) gidince, adam, Süleyman(AS)’a onun kim olduğunu sordu. Azrail olduğunu anlayınca,

“Bu benim canımı alacak gibi bir bakışla bana bakıverdi. Ben bundan korkuyorum.” dedi. Süleyman(AS),

“Ne yapmamı istiyorsun?” deyince, adam.

“Beni rüzgarla Hindistan’ın öbür kenarına attır” dedi. Süleyman(AS)’da adamın dediğini yaptı. Bir müddet sonra Süleyman (AS) yine Azrail(AS) ile karşılaşınca, önceki bakışının sebebini kendisinden sordu. Azrail(AS):

“Hindistan’ın doğusunda pek kısa bir müddet sonra yanındaki o adamın ruhunu kabza memurken, adamı burada senin yanında gördüğüm için ona şaşarak baktım, dedi. Ancak, kendi arzusu üzere ruhunu kabza memur olduğum yere ulaşınca, takdir yerini bulmuş, adamcağız ecelinden kaçarken, bilmeden eceline koşmuştu.” Hz. Süleyman(AS) Azrail’e:

“Hangi insanların canlarını alacağını nasıl bilirsin?” Diye sordu.Azrail (AS)’da:

“Bu hususta senden fazla bir şey bilmem. İsimler sayfa halinde önüme gelir. Bende onların ruhlarını kabzederim” dedi.

***

Ecel geldiği zaman göz görmez olur.(Süleyman Aleyhisselam ve Hüdhüd Kuşu) Tıklayınız…