Etiket arşivi: dini hikaye

Kendini  Zinadan Kurtaran Genç

“Kul zina ettiği zaman, kendisinden iman çıkar; gölge gibi başının üzerinde durur. Kul, zinadan kesildiği zaman; iman kendisine döner…”     H.Ş. Tirmizi : 2625

***

Basra’da “el-Miski” diye bilinen bir adam vardı. Çünkü kendisinden sürekli misk kokusu gelirdi. Bunun sebebi kendisine soruldu.

Adam anlattı:

-“(Zamanında) ben insanların en güzel  yüzlü (ve  en yakışıklılarından) idim. Benim ( o kadar büyük bir) utanmam vardı. Çok çekingen  idim. Babama;

-“Eğer sen, bu oğlunu çarşıda dükkana oturtturursan; insanlarla ünsiyet kurar ve çekingenliği gider!” dediler.

Bunun üzerine babam beni manifatura mağazasında oturttu. Yaşlı bir kadın geldi. Bazı mallar istedi. Onun istediklerini kendisine verdim. Kadın;

-“Ben bunları alırım (ama şu an üzerimde bunların bedellerini ödeyecek kadar param yok) eğer  sen benimle evime kadar gelirsen bunları satın alır ve sana ücretini öderim!” dedi.

Bunun üzerine ben kadınla beraber yürüdüm.  Tâ ki kadın beni  büyük ve şatafatlı bir saraya götürdü.

Sarayın içinde büyük bir kubbe vardı.

Kubbenin içinde de büyük bir yatak vardı. Baktım ki orada o yatağın üzerinde câriye (genç  hizmetçi bir bayan) vardı. O gitti.

Kadın hemen beni kendisine göğsüne doğru çekti.  Bunun üzerine ben;

-“Allah!” diye bağırdım. Kadın;

-“Bir sakıncası yoktur!” dedi. Bunun üzerine (kadının elinden kurtulmak için) ona:

-“Ben ishâlim!” dedim. Tuvalete girdim. Orada büyük abdestimi yaptım. Pisliğimi yüzüme, bedenime, üstüme ve başıma sürdüm. Ve böylece kadının huzuruna çıktım. Kadın, beni bu halde görünce;

-“Bu delidir”  dedi.

Ve ben de böylece o kadının kadının elinden (zinadan) kurtuldum. O gece rüyâmda bir adam gördüm. Bana;

-“Yakûb bin Yusuf(a.S.) hazretlerine göre sen neredesin” dedi. Sonra bana sordu:

-“Beni tanıyor musun?” ben;

-“Hayır!” dedim. O,

“Ben Cebrâilim! dedi.

Sonra Cebrâil Aleyhiselâm mübârek elleriyle yüzümü ve bedenimi meşhetti(beni sıvazladı). İşte o vakitten beri; Cebrâil Aleyhiselâmın miski bende kokar…

Gerçekten bu misk, iffet ve takvâ’nın bereketidir!

Kaynak : Ruhü’l-Beyan Tercümesi Cilt:15 Sayfa 280

Reklam

ALLAH NASIL MİSAFİR EDİLİR?

Musa Aleyhisselâmın ümmeti:

– Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina’ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:

– «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»

Musa Aleyhisselâm: «Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.

Allah (c.c.): «Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.

Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip: «Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi. Hz. Musa:

– Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.

Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.

İkinci gün Hz. Musa Tur’a gidip:

– Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:

– Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:

– Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:

– «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.

Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah’ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.

Kaynak: Büyük Dini Hikayeler, İbrahim sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi

İHLAS’IN NETİCESİ

“Ameller(in hükmü) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

Hz. Âdem yeryüzüne inince, bütün vahşi hayvanlar yanına gelip onunla selamlaşarak ziyaretinde bulundular. Hz. Âdem, bu hayvanların her birine bir duâ etti. Nihayet bir grup geyik gelerek onu ziyaret etti. Hz. Âdem onlar için de duâ etti ve sırtlarını sıvazladı. Geyikler oradan ayrılır ayrılmaz misk gibi kokmaya başladılar.

Diğer hayvanlardan bir grup bunun sebebini sorunca onlar

“Âdem (a.s)’ı ziyaret ettik, bize duâ etti ve sırtımızı sıvazladı.” dediler. Bunun üzerine onlar da Hz. Âdem’in yanına gittiler. Onlara da duâ etti sırtlarını sıvazladı. Fakat onlarda güzel koku olmayınca

“Bize de size yaptığının aynısını yaptı ama size lütfedilen güzel kokudan bize bir şey verilmedi. Bunun sebebi nedir?” diye sordular. Geyikler,

“Biz onu Allâhü Teâlâ için ziyaret etmiştik. Siz ise misk kokusu için ziyaret ettiniz” cevabını verdiler.

Diğer bir rivâyette şöyledir:

Âdem (a.s) cennetten yeryüzüne inince yanında dört incir yaprağı vardı. Hayvanlar Hz. Âdem’in tövbesini tebrik etmek üzere ziyarete geldiler. Dört hayvan erken davrandı, diğer hayvanlardan önce ziyaret ettiler. Hz. Âdem yaprağın birini geyiğe yedirdi ve ondan misk oldu. Diğer yaprağı arıya yedirdi ve ondan bal oldu. Üçüncü yaprağı ipek böceğine yedirdi ve ondan ipek oldu. Son yaprağı Amber balığına yedirdi ve ondan da amber oldu.

Kaynak : Fazilet Takvimi 30 Eylül 2012