Etiket arşivi: Allah için sevmek

ALLAH İÇİN SEVMEK

Bakara Sûresi’nin 165. âyet-i celîlesinde -meâlen- “İnsanlardan öyleleri vardır ki Allâh’a karşı denkler, benzerler tutarlar ki onları Allâh’ı sever gibi severler.” buyurulmuştur.Yani, (onların) emirlerine, yasaklarına, arzularına itaat ederler de Allâh’a isyan eylerler. Şüphe yok ki böyle yapmak, gerek Allâh’ı inkâr ederek olsun ve gerek olmasın ilahlıkta onları Allâh’a ortak yapmaktır. 

Bunların bir kısmı bu şirki açıkça yaparlar. Firavunlara, Nemrutlara yapıldığı gibi onlara açıktan açığa ilah, mâbud nâmını vermekten çekinmezler. ‘Rabbimiz, Tanrımız’ derler. Ve hattâ ilâhlarının doğması ve doğurmasına kâil olarak onlara aynı cinsten, mâbud pâyesinde oğullar, kızlar tasavvur ve isnad ederler. 

Diğer bir kısmı da açığa vurmadan aynı muâmeleyi yaparlar, onları Allah sever gibi severler, velînîmet tanırlar, onların muhabbetini işlerinin başı kabul ederler, Allâh’a yapılacak şeyleri onlara yaparlar, Allah rızâsını düşünmeden onların rızâlarını kazanmaya çalışırlar, Allâh’a isyan olan şeylerde bile onlara itâat ederler…

Bunun için Allâh’ın evliyâsı, enbiyâsı, melekleri gibi sevgili kullarını severken iyi düşünmeli, muhabbetlerini Allah muhabbeti derecesine vardırmaktan kaçınmalıdır. 

Zîra Allah için sevmekle Allah sever gibi sevmek arasındaki farkı bilmek lâzım gelir. Allâh’ı sevenler Allâh’ın yolunda giden sevgili kullarını da severler, lâkin Allah gibi değil, Allah için severler ve bu sevgi ile Allah yolunda onlara tâbi olurlar, uyarlar. “(Ey Muhammed!) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin…” meâlindeki Âl-i İmrân Sûresi, 31. âyet-i kerîmesine göre Allâh’ın sevdiği kullarını sevmek ve onlara tâbi olmak günah ve şirk değildir, bilakis Allâh’ın sevgisine delil olur. Ve fakat bu muhabbet hiçbir zaman Allah muhabbeti gibi olmamalıdır. Yani Hıristiyanların Hazret-i İsa hakkında yaptıkları gibi onları mâbud derecesine çıkaracak bir tapınmak sûretini almamalıdır. Müslüman, bütün ömründe bu esâsa uymalıdır. (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat) 

/ FAZİLET TAKVİMİ Perşembe-03-Ekim-2019

Reklam

ALTIN VE GÜMÜŞ NEDEN DEĞERLİDİR?

altinvegumusAllahü Teala(c.c),  Hz. Adem’i Cennet’ten yere indirdiği zaman Cennette Hz.Adem’le komşu olan her şey üzüldü. Altın ve gümüş hariç. Allahü Teala(c.c.) sordu.

“Her şey üzüldü siz neden üzülmediniz?” Dediler ki:

“Senin için severdik, sana isyan ettiğinden, ona üzülmedik.” Allahü Teala (c.c.):

“Kasem ederim, sizleri aziz edeceğim ki, onun oğulları ancak sizinle bir şeyi alabilecekler”

***

Allah-u Zülcelal Hazretleri altın ve gümüşün bu hal ve davranışlarından dolayı bu madenlere kıymet verir ki, o günden bu güne medeniyetler değişse bile altın ve gümüş değerini hiçbir daim kaybetmez. Bu yüzdendir ki o gün bu gün bu madenler insanların yanında hep şeref makamındadır. Dünyanın kuruluşundan bu yana altın ve gümüş yeryüzünde Ademoğulları arasında hep değerlidir. Rabbim madenlere bu kıymeti verince kimse müdahale edemez.

Yüce ecdadımız Osmanlı İmparatorluğunu 722 sene boyunca gümüş ve altınla dünyayı yönetmişlerdir. Tabii ki ondan öncesi de vardır. Günümüzde kağıt para çıkınca devletlerin kasalarındaki berekette ortadan kalkmıştır. Ne zaman Mevla’mızın değer verdiği kıymetli madenleri bırakıp, insanoğlunun matbaada kendi basmış olduğu kağıt parayı piyasaya sürdüğünden bu yana üç kuruşa metelik atar olduk. Günümüz dünya devletleri senin, benim param değerli yarışına girdiler.  Medeniyetler yüce Mevla’nın kıymetli madenlerini bırakınca kasalarında bereket dahi kalmadı.

……

Birazda insanların kendi aralarındaki değerden bahsedelim;

İnsanlarda kendi aralarında madenler gibidir. Madenler kendi aralarında nasıl değerli ise insanlarda kendi aralarında o kadar değerli ve çeşitlidir. Bu kıymet itibariyle;

Altın gibi,

Gümüş gibi,

Bakır gibi,

Demir gibi,

Teneke değerinde gibi olan insanlar vardır.

 

Velhasılı kelam altın yerin altında paslanmaz. Allahın veli kulları, kısaca sevip değer verdiği, seçtiği kulları vefatlarından sonra da naciz bedenleri yerin altında dahi altın ve gümüş gibi çürümezler. Önemli olan kıymet verilenlerden olmaktır. Unutmamak lazım ki dünya fani ahiret bakidir. Dünya için değil, ahiret için çalışmaktır.  Edebi hayatı isteyenler için tek düstur budur. Dünyayı nefsimiz için değil ahiret için kullanırsak kardayız. Dünya üzerinde ilahi bir yazı oldugunu unutmamak lazım. “Seni isteyenleri kendine hadim (hizmetçi) et, beni isteyenleri de sen onlara hadim ol” der yüce Mevla’m.

Yeri gelmişken söyleyelim; Kainatta insanların en şereflisi de Resülü Kibriya Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) dir. Zira “Ey Habibim seni yaratmasaydım kâinatı yaratmazdım” diye övüp, nazar ettiği, muhabbet beslediği o güzel insandır. Şeref makamının en yücesindedir ki Allahın katında bu makam hiçbir kimseye verilmemiştir. Bu şerefi de bizlere tayin eden Rahmeti sonsuz yüce Mevla’ya Hamdolsun.

Sanma ki taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik

Biz âleme bir yar için ah etmeğe geldik

 der Yenişehirli Avni. Yani “Dünyaya gelişimiz ne makam, ne altın, ne gümüş peşinde koşmak içindir. Biz bu dünyaya bir sevgiliyi beklemeye geldik…!

O ah edilecek sevgilide Resulü Zişan Efendimizdir ki, Muhabbetle bizleri de ah edip, bu dünyada o sevgiliyi bekleyip sonunda ona kavuşmayı nasip eylesin,Yüce Mevla’m. Zira sevgililerin en sevgilisi ve kutsalıdır Aleyhisselatü Vessalam efendimiz.

“Şeref Allahın katındandır” ki, bizleri de şerefleneceğimiz beldelerde şehirlerde, o güzel dosta kavuşmayı nasip eylesin.

Kaynak : http://www.cubukhaber.com/altin-ve-gumus-neden-degerli-1196yy.htm