Etiket arşivi: Ahkâf sûresi 13-14

Müslümanın Hakîkî Bayramları

Mübarek Ramazanı şerifi bütün güzellikleri ile tamamlayıp, Cenabı Hakkın lütfettiği bayramı idrak ettik.

Ramazanı şerif, her yönü ile bizleri kuşatmış olan dünyevilikten ve maddiyattan sıyrılıp kulluk zevklerini yaşatan, ahiret hazzını hatırlatan, manevi yönden bizleri derleyip toparlayan, bir aydı.

Ramazanı şerifin sayılı günlerde sabreden kulları için bayram ikram eden Yüce Mevla’mız, sayılı olan şu dünya günlerinde, iman ve itaat üzere sabreden kullarına ebedi Cenneti ile bayram yaptıracaktır.

Bu bayramlar bizlere ebedi saadet olan cennet ve cemali ilahiye kavuşma heyecanını hatırlatmakta ve kulluk vecibelerimize daha sıkı sarılmamızı sağlamaktadır.

Nasıl ki, esaslı bir bakımdan geçen bir cihaz daha iyi çalıştığı gibi; manevi takviyeden geçen bizler de elbette ibadet ve taatta daha dikkatli ve gayretli olmalıyız. Ramazanı Şerifte bizlere ihsan edilen İlahi mükâfatları ve manevi zenginlikleri zayi etmemek için, başta kul hakları olmak üzere bütün haramlardan şiddetle sakınmalı; beş vakit namaz başta olmak üzere bütün ilahi emirlere de sımsıkı sarılmalıyız.

Bu dünya bizim ebedi vatanımız değildir; kendimizi ahirete hazırlamalıyız.

Dünyadaki her nimet bizlere cenneti ve onun nimetlerini hatırlatmak ve oraya hazırlanmamız içindir. Mübarek günler ve aylar da eksiklerimizi daha hızlı telafi etmemiz içindir.

İslam büyüklerinin beyanına göre Müminin, Ramazân-ı şerîf ve Kurban bayramlarından başka; şu beş vakitte beş hakîkî bayramı daha vardır:

1.Her günün sonunda, sol yanındaki melek, yazacak kötü bir amel bulamadığında.

2.Ömrün sonunda,sekerâtü’l-mevtte (yani ölümün şiddetli hâlleriyle kendinden geçmişken) müjdeci melekler gelip “Merhaba ey mümin, sen cennetliksin.” diye müjdelediklerinde.

  1. Kabre konulduğu vakit, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulduğunda.

4.Mahşerde Rahmân olan Allâh’ın Arş’ı altında enbiyâ, evliyâ, âlimler, şehitler ve sâlihlerle  beraber gölgelendiğinde.

  1. Kıldan ince, kılıçtan keskin ve geceden daha karanlık,( bin yıl iniş, bin yıl yokuş ve bin yıl düz) olan Sırat Köprüsü’nden geçip cennete ve orada da Cemali ilahi ye kavuştuğunda,yaşanacak bayram en büyük bayramdır.

Evliyâdan bir zât şöyle buyurur: “Âriflerin vakitlerinin tamamı, Mevlâ’ya olan münâcât ve zikirlerinden dolayı hep ferah ve sevinç ile geçer. Onların bayramları dâimîdir, hiç kesilmez.”

Hasan-ı Basrî (rah.) Hazretleri, “Mevlâ’ya isyan etmediğimiz her bir günümüz, bayram günüdür.” derdi.

Hepimizin en büyük arzusu bu bayramları yaşayabilmektir.

Onun için eksiğimizle noksanımızla da olsa; ümitsizliğe kapılmadan, peşini bırakmadan, birbirilerimizin elinden tutarak, son anımıza kadar kulluk vecibelerimize sımsıkı sarılmalıyız.

Hadis-i şerifte şöyle buyruluyor:

“(Ey insanlar!) Rabbinize karşı gelmekten sakının, Beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, Mallarınızın zekatını verin, Sizden olan emir sahiplerine(din büyüklerine) itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Tirmizî)

Ayeti kerimelerde de mealen şöyle buyruluyor:

“Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra da dosdoğru olanlar, (istikamet üzere devam edenler) için ne korku vardır ne de hüzün. Onlar cennet ehli olan kimselerdir. İşlediklerinin karşılığı olarak cennette ebedi kalacaklardır.” (Ahkâf sûresi 13-14)

İşte, hepimizin beklediği en büyük kurtuluş, en büyük saadet, en büyük bayram.

Reklam