ÂHİRET AZIĞI

Bir gün Ebû Zer (radıyallâhü anh), Ka’be-i Muazzama’nın yanında durarak: “Dikkat edin! Beni bilen bilir, bilmeyen de bilsin ki ben Cündüb bin Cünâde el-Ğıfârî Ebû Zerr’im. Size nasîhat eden ve sizlere karşı çok şefkatli olan kardeşinizin yanına geliniz.” dedi.

Bunun üzerine insanlar, etrafında toplandılar. Ebû Zer (radıyallâhü anh) onlara: “Sizden biriniz dünyada bir yolculuğa çıkacağı zaman bunun için muhakkak azığını hazırlar. Peki, âhiret yolculuğuna çıkacak kişi azıksız nasıl yola çıkar?” dedi. Etrafındakiler: “Bizim âhiret yolculuğundaki azığımız nedir, ey Ebû Zer?” diye sorunca şöyle buyurdular:

“Kabir yalnızlığından kurtulmak için geceleri iki rekât -olsun- namaz kılmak, mahşer gününün şiddetinden kurtulmak için çok sıcak günlerde oruç tutmak, o çetin günün azâbından kurtulmak ümidi ile miskinlere sadaka vermek, başınıza gelecek dünyâ ve âhiretin büyük musîbetlerinden kurtulmak için haccetmektir.

Dünya hayatını ikiye ayırın: Birisi rızkınızı kazanmak için, ikincisi de âhiretinizi kazanmak için. Bunların dışında üçüncü bir hayat fayda sağlamaz, ancak zarar verir.

Konuşmanızı da ikiye ayırın: Birincisi dünya işlerinizde size faydalı olanı konuşmalı, ikincisi de âhiret işlerinizde ebedî olarak faydasını görecek olduğunuz şeyleri konuşmalıdır. Bunların dışında üçüncü bir konuşma bir fayda sağlamaz, ancak zarar verir.

Malınızı da ikiye ayırın: Birincisi ailenize harcayacağınız, ikincisi de kendiniz (âhiretiniz)  için harcayacağınız. Bunların dışında üçüncü bir harcama bir fayda sağlamaz, ancak zarar verir.”

Bunları söyledikten sonra Ebû Zer (r.a.) derin bir âh çekerek: “Henüz ulaşmadığım günün tasası beni kahretti, perişan etti.” buyurunca “O nedir?” dediler. Cevaben: “Benim dünyalık istek ve arzularım, ecelimi hatırlamamın önüne geçti de beni amel işlemekten geri koydu.” buyurdu. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)