Bilindiği gibi Resulullah (sav) efendimizin Mekke-i Mükerreme döneminde İslamın beş şartından kelime-i şehadet ve beş vakit namaz farz kılınmıştı.
Medine-i Münevvere ye hicretinin son günlerinde de Cuma namazı farz kılındı. Yahudilerin kutsal saydığı Cumartesi, Hıristiyanların Pazar gününe karşılık Cenabı Hak, Müslümanlara onlardan daha üstün Cuma gününü vermiş, bu günü bereketli kılmış, bu gün öğle vaktinde bütün Müslümanları Yüce Allahın huzurunda toplayan Cuma namazını İslam’ın, İmanın alametlerinden saymıştır.
Hadisi şerifte; ” Üzerine güneş doğan en hayırlı gün Cuma’dır…” buyrulur.
Okuduğum Cuma suresinin 9.ayetinde şöyle buyruluyor:
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman,
hemen Hz. Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın.
Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.”
Bu ayeti kerimeden ve hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki akıllı, baliğ, hür, mukim
(yani seferi olmayan) her Müslüman erkeğe Cuma namazı farzdır.
Kendisine Cuma namazı farz olan kişilere de bayram namazları vaciptir.
Seferilik gibi mazereti olan kimselerin de Cuma namazındaki muazzam tecelliyattan mahrum kalmamak için imkânlarını zorlayıp Cuma kılmaları, akıllıca bir harekettir. Kadınlar için zorluk olduğundan onlara farz değildir. Ama kılmış olsalar kabuldür. Ayrıca Cuma vakti girdiğinde Cuma namazına gelecek kişilere alışveriş gibi dünyalık işlerle uğraşmak da bu ayeti kerime ile haram kılınmıştır.
Cumayı bir bayram havasında kutlamak, o gün için hususen hazırlanmak; yıkanmak, misvak kullanmak, yeni ve güzel elbiseler giyinmek, güzel kokular sürünmek müstehaptır.
Hadisi şerifte şöyle buyrulur:“Bir kimse güzelce abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinler (ve namazını güzelce eda eder) se, iki cuma arasındaki ve fazla olarak da üç günlük daha günahları bağışlanır….”(Sahih-i Müslim)
Cuma namazında önce dört rekâtlı cumanın ilk sünneti kılınır. Sonra iç ezan okunur, Hatip hutbeye çıktıktan sonra gelenler artık cumanın ilk sünnetine durmazlar ve hutbeyi dinlerler. Çünkü bu daha mühim ve daha sevaptır.
Hutbe okunurken konuşmak, selam verip almak, konuşmakta olan birine;
”sus, konuşma” diye ikaz etmek bile caiz değildir.
Resulullah (sas ) efendimizin mübarek ismi anıldığında açıktan salavatı şerife getirilmez, içimizden, kalbimizden getiririz. Hatta yapılan dualara yüksek sesle âmin demek de mekruhtur. Aslolan, hutbeyi dinlemektir.
Hutbe iki rekâtlık bir namaz hükmündedir, denilmiştir.
Hutbeden sonra, iki rekâtlık Cuma namazının farzı kılınır. Ki en mühimi budur.
Farzdan sonra kıldığımız dört rekât ise Cuma namazının son sünnetidir.
Cuma namazı on rekatla tamam olur. Cuma kılındığı zaman o günkü öğle namazı farz olmaktan çıkar. Ancak, cumanın kendine ait bazı hususi şartları vardır.
Onun için İslam âlimleri, On rekâtlı Cuma namazından sonra altı rekat namaz daha tavsiye etmişlerdir.
Bunun dört rekâtı; üzerimize borç olan en son öğle namazının farzıdır.
Şayet Cumanın şartlarından birisi gerçekleşmedi ve Cuma olmadı ise, o günkü öğle namazı yerine geçer. Oldu ise en son öğle namazımızın kazası olur. Üzerinde borç kalmış hiçbir öğle namazı yoksa da nafile olur.(Ömer Nasuhi, B.İslam ilmihali)
Son kıldığımız iki rekât ise vaktin son sünneti yerinedir.
Asırlardır İslam büyüklerinin tavsiye ettiği bu namazlar ihmal edilmemeli, üzerinde gereksiz tartışmalarla manevi dünyamızı yıpratmaktan sakınmalıdır.
Vakitlerimiz müsaitse bütün bu ibadetler ve toplu olarak okuduğumuz tesbih ve dualarla Cumamızı ve namazımızı taçlandırmalıyız.
Çünkü kıldığımız bir rekat namaza, hatta okuduğumuz bir tek tesbihe bile Allahın huzurunda muhtaç olacağımız, unutulmamalıdır.
Yüce İslam dininin en mühim alametlerinden biri olan Cuma Namazına ve Cuma gününe önem vermek imanın gereğidir. Diğer zamanlarda ibadetlerini ihmal eden pek çok Müslüman için Cuma namazı; İmanların tazelendiği,
İslami güzelliklerin kalplerde ve ruhlarda yeşerdiği bir sığınak gibidir.
Hadis-i Şerifte şöyle müjdelenir:
“Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki Cuma ve iki Ramazan, aralarında işlenen günahlara kefaret olur.” (Riyazüs salihin, 1156-1159 )
Reklam
Beğendiyseniz paylaşabilirsiniz. "Hayra vesile olan yapan gibidir."H.Ş. (Tirmizî, İlm, 14.)