99. İslam halifesi ve 34.Osmanlı padişahı Sultan 2.Abdülhamid Han

Sultan Abdülhamid HanBugün 10 şubat 2022. Bundan 104 sene önce, 10 Şubat 1918’de irtihal eden Büyük İslam halifesi, Osmanlı Hakanı Sultan 2.Abdülhamid Han’ın vefatının 104. Yıldönümü. Tarihimiz içerisinde en mağdur, en çok hakkı çiğnenen, iftiralara maruz kalanlardan biri de Sultan 2.Abdülhamid Han’dır.

Her ne kadar bugün, üzerindeki sis perdesi kısmen kalkmaya başlasa da yine o zatı daha çok tanımaya bu milletin ihtiyacı var. Çünkü o, vazifesini layığı ile yerine getirip, Cenab-ı Mevla’nın huzurunda, Sevgili Peygamberimizin (sas) maiyyetindedir. Ama ona ve millete düşmanlık edenlerin iki yakaları bir araya gelmemektedir.

İslamiyette ırkçılık, kavmiyetçilik, üstün ırk yoktur. Üstünlük takvadadır.

Hz. Ömer efendimiz, “Biz zelil ve hakir bir kavim idik İslamla şeref bulduk.” buyurmaktadır. O halde şeref İslamda ve Kur’an-ı Kerimdedir.

Bu itibarla ecdadımız da İslamla şereflenmesinden itibaren bu yüce dinin potasında kendi benliğini eritmiş ve ona hizmette daima önde olmuştur.

Bilhassa Sultan Tuğrul beyden başlayarak, Selçuklu ve Osmanlı sultanları yüce dinimize çok büyük hizmetler yapmışlardır.

Bir taraftan siyasi ve askeri olarak İslam dünyasını dış tehditlerden korurken, içerideki zararlı fikirler, Ehli Sünnet dışı akımlardan da korumak için medreseler kurmuşlar, İlim adamları yetiştirmişlerdir.

Bu bin yıllık tarihte, gerek Selçuklu ve gerekse Osmanlı sultanları içerisinde daha büyüğü, daha çok veya daha az başarılı olanı çıkmıştır.

Ancak İslama hizmet, Kur’ana hizmet, Mübarek beldelere hürmette; ayrıca halkına hizmet, adalet ve şefkat hususunda farklı düşünen veya yanlış yapan olmamıştır. Onun için böyle bir ecdada ve tarihe sahip olmak bizlere daima güç vermekte, bir o kadar da hizmetle alakalı mesuliyetler yüklemektedir.

İşte bu gün yad etmeye çalıştığımız Sultan 2.Abdülhamid han, bu şerefli mazide bizi en çok gururlandıranlardan biridir.

Öyle ki,zaman geçtikçe kıymeti daha çok anlaşılmakta,kendisini tanıyanlar hayran olmaktadır.

Abdülhamid Han Hz. 34 yaşında tahta geçmiş,33 sene tahtta kalmış, Osmanlı devletinin 34.padişahı ve 99.İslam halifesidir.

Osmanlı Devletinin en sıkıntılı bir döneminde devlet idaresine geçti.

33 sene kargaşadan, savaştan, gösterişten, israftan uzak bir şekilde ülkenin imarı, halkın refahı için gecesini gündüzüne kattı.

Amcası Sultan Abdülaziz Hanın, saflığının iyi niyetinin kurbanı olarak şehit edildiğini görmüştü. Onun için her türlü gizli ve kirli işlerden haberdar olup devlet ve milleti bu  tehlikelerden korumaya çalıştı. Bunu yaparken de adaletten ve merhametten ayrılmadı. Hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: “Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlânın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.”(Müslim, İmâre 18)

İşte bu müjdeye layık olarak,Sultan Abdülhamid; Müslüman olsun, gayri müslim olsun, kendisini sevsin veya düşmanı olsun,hiç kimseyi dışlamadı, adaletten ayrılmadı.

Kendi canına kast edip suikast kuranları bile affedip, sonra devlet hizmetinde kullandı. Abdestsiz hiç bir evrakı imzalamadı. Uyumadan, istirahat etmeden, gece gündüz devlet ve milleti için; hatta halife sıfatı ile tüm İslam alemi için çalıştı çırpındı, gece seher vakitlerinde tesbih namazları kılıp gözyaşı döktü. Onun ibadet ve takva ehli bir mümin olduğuna dost-düşman şahitliik etti. Alimlere, Evliya’ya çok hürmet ederdi..

 “Uyanın! Allahın dostları için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar. Onlar ki iman edip takva üzere olanlardır. Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler, mutluluklar  vardır. Allah’ın sözlerinde bir değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.”   (Yunus suresi 62-64)

Osmanlı Hakanı Sultan 2.Abdülhamid Han 33 senelik saltanatı müddetince memleketi baştanbaşa imar etti. Önceki dönemlerde ihmal edilmiş pek çok konuya el attı. Ulaştırma, Eğitim, Sağlık, Bayındırlık sahalarında yapılanlar en dikkat çekenlerdi. O zamanın en modern iletişim aracı olan telgraf hatlarını ülkenin her yanına yaydı. Devlet gelirlerinden çoğu önceki dönemlerden alınan borçlara gidiyordu. Bununla beraber o kısıtlı bütçeyle yapılanlar hayret vericidir. O, Bir kavmin efendisi ona hizmet edendir.” hadisi şerifine layık olarak halkının daima hizmetinde oldu.

Dış ilişkilerde, macerayı sevmezdi. Mümkün mertebe barışçıl yollarla meseleleri halletmeye çalıştı. Düşmanlarının ve rakiplerinin bile hayran kaldığı siyasi dehası ile bütün Avrupa devletlerini birbirleri ile uğraştırıp ülkeyi onların zararlarından korumaya çalıştı.

Bütün tarihçilerin ortak görüşü; bu gün doğu ve güneydoğu bölgemiz bizlerde ise bunu Abdülhamid Hana borçluyuz. Avrupalıların baskılarına rağmen Türkiye’nin doğusunda bir Ermenistan kurulmasına yol açacak uygulamaları hiçbir zaman kabul etmedi. Bu sebeple söz konusu azınlık, isyanlar çıkardı, suikastlar tertip etti. Buna rağmen geri adım atmadı

Diğer taraftan Avrupalı misyonerler vasıtasıyla Güneydoğuda Müslüman Kürt kardeşlerimiz üzerinde sinsi oyunlar oynayıp onları bizden koparmak isteyenlerin oyunlarını başarıyla bozdu. Kürt aşiretlerin ileri gelenlerini saraya davet eti, çocuklarını İstanbul’da okuttu.

Dini duyguları son derece yüksek olan bu insanlar, azıcık bir ilgi ile devletlerine sımsıkı bağlandılar.

Kürt aşiretlerinden Hamidiye adı ile askeri milis birlikler oluşturdu.

Ermeni isyanlarını bunlarla bastırdı.

1.Dünya savaşı başlayınca, büyük paralar vererek bölge halkını devletimize karşı kışkırtan İngilizlere;bu İslam Hıristiyan savaşıdır, sizinle olamayız.” deyip çantaları para dolu İngiliz ajanlarını eli boş gönderdiler.

 Elbette ki bunda Sultan Abdülhamid hanın zamanında gösterdiği sıcak ilginin büyük tesiri vardır.

Onun en anlamlı projelerinden biri de İstanbul’u Medine-i Münevvere’ ye Devletin kalbini, kainatın kalbine bağlayan demiryoludur.

 O günün teknolojisi, siyasi ve ekonomik şartları düşünüldüğünde bu projenin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Padişah demiryolunun hizmete açıldığı 1908 senesinde Medine-i Münevvere de kurdurduğu bir elektrik santrali ile Mescidi Nebeviyi elektrikle aydınlatmıştır. Henüz İstanbul’da kendi sarayında elektrik yoktu.

( Demiryolunun son 10 km’sini keçe ile kaplatması, Mübarek beldeye yaklaşırken, motorların kapatılıp sessizce, tevazu ile girilmesi, onun Sevgili peygamberimiz (SAS)e karşı duyduğu muhabbet ve edebin can alıcı örneklerindendir.)

O, bütün Müslümanların halifesi idi. Devrinin imkânsızlıklarına rağmen bütün dünya Müslümanları ile ilgilendi. Afrika’nın pek çok kabilesinden İstanbul’ a talebeler getirtip okuttu eğitimleri ile ilgilendi. Onların dillerinden İslam İlmihali bastırıp gönderdi. Doğu Türkistan ve Çin’deki Müslümanlarla ilgilendi. Çin Müslümanları Pekin’de onun adına Hamidiye Üniversitesi kurdular. Hint Müslümanları üzerinde çok büyük sevgi ve muhabbet tesis etti. Ondan sonraki dönemlerde de bu bağlılık devam etti.

Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak için çalışan Siyonistlere fırsat vermedi. Osmanlı devleti ağır borç yükü altında olduğu için büyük paralar vererek bu emellerine ulaşacaklarını zannedenlere şu cevabı verdi: ”Bu topraklar bana ait değildir. Ecdadımın kanıyla sulanmıştır, para ile satılamaz.”

Bu söz, her şeyi maddeyle ölçen, para ile her şeyi elde edeceğini zannedenlere, parası ile şımaranlara verilmiş en güzel bir cevaptır.

Dünya durdukça bu asil duruş daha da değer kazanmaktadır.

Ayeti kerimede şöyle müjdelenir:

“İman edip salih amel işleyenlere gelince, şu bir gerçek ki biz o güzel işler yapanların işlerini, ecir ve sevaplarını zayi etmeyeceğiz.”         KEHF Suresi 30. ayet

Ne mutlu! Kısacık dünya hayatını; İmanla, ihlasla,hizmetle tamamlayıp ebedi mükafaata nail olanlara…

99. İslam halifesi ve 34.Osmanlı padişahı Sultan 2.Abdülhamid Han” üzerine bir düşünce

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.