Zaman; bir daha gelmemek üzere büyük bir hızla akıp gidiyor.
Eksik ve noksanlarımızla bir hicri seneyi daha tamamladık.
Önümüzdeki 31 Ağustos 2019 günü hicri 1441 senesine girmiş olacağız.
Şuurlu her Müslüman Hicri takvimin ne olduğunu bilmeli; bu hususta gafil olmamalıdır. Çünkü dini hayatımızda ve ibadetlerimizde bu takvimin ehemmiyeti çok büyüktür.
Bütün kainatı bir nizam içimde yaratan Yüce Mevla’mız, Kulları için zaman mefhumunu yaratmış ve bizlere de öğretmiştir.
Yasin-i Şerif Suresindeki ayetlerde şöyle buyrulur:
“Güneş kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu Aziz ve Alim olan ALLAH’ ın bir takdiridir. Ayın dolaşımı için de menziller (konak yerleri-evreler) takdir ettik, nihayet o,(ay sonunda)eğrilmiş, kuru hurma dalı gibi olur.” (Yasin,38-39)
Bu ayeti Kerimeler bizlere Cenabı Hakkın Ay ve Güneşle ilgili zamanı yarattığını anlatır.
Hem insanların kendi dünyevi işlerini kolaylaştırmak, hem de zatına kulluk yapabilmemiz için bütün bu zamanları; günleri, haftaları, ayları, ay yılını, güneş yılını yaratıp bizlere de öğretmiştir.
Ancak, İbadet ve taatımızda kameri yıl ve bununla ilgili aylar esastır.
Kur’an-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerde hep bu aylardan bahsedilir.
Bunun da birçok hikmeti vardır.
Her sene 11 gün önce geldiği için, Oruç, Hac, Kurban vb. ibadetlerimiz zaman içerisinde her aya yayılmış, her mevsimde bu ibadetleri yapmanın zevki yaşanmış olmaktadır.
Bu bakımdan dünyevi işlerimizde miladi takvime nasıl dikkat ediyorsak; manevi hayatımızda da Cenabı Hakkın bizlere emrettiği şekilde kameri aylara dikkat etmeli, o aylar içinde yapılacak farz vacip sünnet ve nafile ibadetleri takvimlerden ve dua kitaplarımızdan takip edip durmalıyız.
Bu vesile ile cumartesi günü idrak edeceğimiz Muharrem ayı; içerisinde zuhura gelen ulvi hadiseler ve İslami bir tarih başlangıcı olması bakımından Müslümanlar arasında büyük bir ehemmiyet taşır.
“Haram”,yani Hürmet edilmesi icap eden bir ay olduğu Ayeti Kerimede sabit olan bu mübarek ayda başta haramlardan sakınmak,farzlara daha çok dikkat etmek bizlere maddi ve manevi çok şeyler kazandıracaktır.
Bu ayın ilk on gecesi, Zilhiccenin ilk on gecesinde olduğu gibi “Leyali’i Aşara” yani on mübarek gecedir.
Bu geceleri ihya etmek ve gündüzlerinde oruç tutmakla alakalı pek çok müjdeler vardır.
Hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Ramazan-ı Şerif orucundan sonra oruçların en faziletlisi Allah’n ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra kılınan en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Terğıb ve Terhib C.2 Sh. 462)
Bu Ayın ilk on günü oruç tutan kimsenin Cenabı Hakk o sene ömrünü bereketlendirir.
(Bu ay içerisinde Perşembe,Cuma ve Cumartesi günleri peş peşe oruç tutana 900 senelik nafile oruç sevabı verileceği müjdelenmiştir.)
27 Ağustos’da idrak edeceğimiz 10 Muharrem Aşure günü,bir gün öncesi veya sonrası ile oruç tutmak çok kıymetlidir. Peygamberimiz (s.a.v.) Aşure günün orucunu ısrarla tavsiye buyurmuş, ancak bu günde Yahudiler de oruç tuttuğundan; onlardan ayrılmak, onlara benzememek için 9’ncu veya 11’nci günleriyle beraber tutmayı tavsiye buyurmuştur.
Hadis-i şerifte şöyle buyrulur:”Aşure gününün orucu; Allah’a karşı hüsnü zannım odur ki bir önceki senede işlenen hataları örter”
“O gün bir mü’mine iftar verene bütün müminleri doyurmuş gibi sevap verilir.”(Tergıp C.2 Sh. 466)
Zilhiccenin son gecesi ve Muharrem ayının ilk gecesinde geçen senenin bizden razı olması ve yeni senenin hakkımızda hayırlı olması niyeti ile kılınması tavsiye edilen nafile namazları ihmal etmemeliyiz.
Ayrıca Muharremin birinci günü; bir defada, her birerinde besmele çekerek bin İhlası şerif okuyanı Cenab-ı Hakkın lütfü ve keremi ile bu dünyadan kul hakkı ile göndermeyeceği müjdelenmiştir.
Hali vakti müsait olan kardeşlerimiz bu büyük fırsatları kaçırmamalıdır.
Görülüyor ki, kıymetini bilenler için başta farz ibadetler olmak üzere; Allaha kulluk ile,dua ve iltica ile, dopdolu geçirilecek,değerlendirilecek günler içerisindeyiz.
MUHARREM AYI – AŞÛRÂ GÜNÜ tıklayınız…
(Muharrem ayı ve aşure gününde neler yapılır.)
ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN FAZİLETİ
Âşûrâ yani Muharrem ayının onuncu gününde itaat ve ibadet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.” buyurmuştur. Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve “Bu ne orucudur?” diye sordu. “Bu gün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle’nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh’ın bu lütfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyıkız.” buyurdu da o gün oruç tuttu ve Ashâbına da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âşûrâ günü oruç tutup Ashâbına da tutmalarını emrettiğinde; “Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar o güne hürmet ediyorlar.” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Öyle ise gelecek sene -inşaallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız.” buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.
Daha fazlası için: http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/10/23.html