Zira sabır, belâ ve musibetlerin insanın başına geldiği ilk andadır.
Rivayet olunduğu gibi:
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, bir kadına uğradı. O kadın, ölmüş olan çocuğu için ağlıyordu. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ona;
-“Allah’tan kork! Ve sabret!” buyurdu. Kadın;
-“Bana isabet eden belâ ve musibetlerden sana ne?” dedi. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri gittiğinde, ona;
-“(Ne yaptın?) O Efendimiz (s.a.v.) hazretleriydi!” Bunun üzerine kadın, çocuğunun ölümünün musibetinden daha fazla üzüldü. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden özür dilemek için; onun kapısına geldi. (Kadın geldi; Efendimiz s.a.v. hazretlerinin kapılarının önünde hiçbir kapıcı bulamadı..) Kadın Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine;
-“Ya Resûlallah! Ben sizi tanıyamadım!” dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-“Muhakkak ki sabır (belâ’nın) ilk hücumu anındadır…”
Yani, üzerine ecir ve sevap alınan sabır, musibetin başına gelmesinin ilk anında yapılan sabırdır…. Zira musibet ve belâların üzerine günler geçtikçe ve zaman uzadıkça, artık musibetlere sabretmek çok kolay olur…
İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri, Fatih Yayınevi: 9/736-737.
***
Belâ ve musibet ânında, feryad ve figan etmek sabırdan daha yorucudur. Hz.Ali (K.V.)
Bela vaktinde sızlanmak, feryâd etmek, mihneti artırır. Hz.Ali (K.V.)
mihnet; sıkıntı, üzüntü.
***
Sabır Hakkında Hikaye : Deli Hüseyin tıklayınız