Âbidin biri, zaviyesinde uzun bir zaman Allâhü Teâlâ hazretlerine ibâdet etti. Meliklerinin bir kız çocuğu doğdu. Kral, kızına erkeklerin dokunmasından ve temas etmesinden korktuğu için, kızını (saray ve şehirden) çıkarıp, o Âbidin tekkesine götürüp oraya yerleştirdi. Kızıma yerini kimse bilmesin ve kimse gelip onu istemesin diye. Zamanla kız büyüdü.
Şeytan bir şeyh suretinde zahidin yanına geldi. Hile ve tuzaklarla Âbidi aldattı. Âbid, o kızla temas kurdu ve kızı hamile bıraktı. Kızın hamileliği ortaya çıkınca; şeytan ona geldi. Ve kendisine;
“Sen bizim en zâhidimizsinî Eğer bu kız doğurursa, senin onunla zina ettiğin ortaya çıkar. Ve böylece sen rezil ve rüsvây olursun. İyisi mi sen onu doğumdan önce öldür!. Sonra da gider de kızın babasına kızının öldüğünü bildirirsin. Kızın babası seni tasdik eder. (Sonra da tevbe edersin). Böylece sen hem azab’tan ve hem de ayıplanmaktan kurtulmuş olursun!” dedi.
Zâhid, o kızı öldürdü.
Şeytan, âlimler kılığına girerek, kızın babasına geldi. Ona durumu haber verdi. Zahidin kızını hamile bıraktığını ve sonra da öldürdüğünü anlattı. Ve ona;
“Eğer sen, benim sana haber verdiğim işin hakikatini öğrenmek istiyorsan; kızının mezarını kaz ve karnını aç, kızının hamile olduğunu görürsün! Eğer kızının karnında çocuk çıkarsa, bu benim sözümün doğruluğuna tasdiktir; yok eder kızının mezarında bir şey çıkmazsa, o anda beni öldürürsün!” dedi.
Kral öyle yaptı. Şeytanın dediği gibi çıktı.
Kral, zahidi tuttu.
Onu devenin arkasına bağladı. Bütün şehri dolaştırdı. Ve orada idam etti.
Zâhid idam halinde iken şeytan ona geldi.
Şeytan Âbide;
“Sen benim emrimle kıza zina ettin! Benim emrimle kızı öldürdün! Bana iman et; seni melikin azabından ve idam edilmekten kurtarayım!” dedi.
Ona şekavet ulaştı. Şeytana iman etti. Şeytan ondan kaçtı. Gidip uzakta durdu. Âbid;
“Sana iman ettim; haydi beni kurtar!” dedi.
Şeytan;
“Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım!” dedi.
Akıllı kişiye gereken şey, şeytanın hile ve tuzaklarından sakınmaktır!